YEMEK ÂDABI
01 Mayıs 2010 | Kategori: Tasavvuf
728. Amr b. Ebu Seleme’nin (r.a) şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a) bana:
“Besmele çek, sağ elinle önünden ye” buyurdu. (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir).[498]
Amr b. Ebu Seleme (r.a) Rasûluîlah’ın (ta) Ümmü Seleme’den (r.a) evlatlığıdır.
Eğer yemek bir çeşit ise önünden yemek gerekir. Eğer yemek çeşitli İse her bir taraftan yemekte bir beis yoktur.
Besmeleyle yemeğe başlamak, cumhura göre mendubtur. İçmek de böyledir.
İmam Nevevî: “Yemeğe Besmele ile başlayıp, elhamdülillah ile bitirmek mûstehabtır. Besmelenin hikmeti; bereketi celbeder. Kanaate ve aç gözlü olmamaya götürür” diyerek beyan etmiştir.
önünden yemek sünettir. Aksi halde mekruhtur. Ancak meyve ve benzeri yîycekleri yiyen kimsenin dilediğini almasında sakınca yoktur.[499]
729. Âişe’den (r.a) rivayete göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a):
“Biriniz yemek yiyeceği zaman Allah’ın ismini ansın. Eğer yemeğe başladığı zaman, Allah’ın İsmini zikretmeyi unutmuşsa, “Bismillah alâ evvelihî ve âhirihî” desin. (Ebu Dâvud ve Tirmizî rivayet etmişlerdir. Tirmizî “Ha-sen ve sahih”demiştir).[500]
Yemeğe baslarken besmele çekmek müstehabtır. “Eğer unutursa” sözünden akla ilk gelen mana “Kasten” değil, “nisyan” iledir. Çünkü genellikle, mü’min kimse yemekte besmeleyi kasten lerketmez.
Bu hadisteki “Besmeleyi unutarak terk eımek”lçn murad, Allah’ın (c.c) “Kitabı okuyup durduğunuz halde kendinizi unutur da başkalarına mı iyiliği emredersiniz?” {Bakara, 443) âyetindeki “Başkalarına söyler fakat siz terkedersiniz” sözüne şamil olduğu ihtimali vardır.[501]
730. Câbir’den (ra) rivayet olunmuştur. Rasülullah’ı (&a) şöyle buyururken işittim:
“Kişi evine girişinde, yemek yerken, Allah’ı andığı zaman,şeytan,dostlanna:
Sizin için burada kalmak ve yemek yemek yoktur” dev. Eğer Allah’ı anmadan eve girerse, şeytan:
Kalacak yere geldiniz” der. Yemek yiyeceği zaman Allah’ı anmasa, şeytan (dostlarına):
Kalacak yer ve yemeğe ulaştınız” (Müslim rivayet etmiştir).[502]
“Kişi evine girerken” sözünden murad “beyt” kendisine dönülen yer ve bilhassa kendisine geceyi geçirmek için dönülen yer olduğu için bu ifadeyle akşam vaktindeki giriş kastedilmiş olmaktadır. Şeytanın “kalacak yer ve yemek yoktur” demesi buna delildir.
Şeytanın arkadaşlarına “Sizin için burada kalmak ve yemek yoktur” de-mesi, eve girenler için beddua kabilindendir. Ancak şe>tanın bu bedduası; “Kâfirlerin bedduası, ancak sapıklıktadır” (Ra’d, İ4) âyetince kabul edilmez. Kişi eve girerken Allah’ı (c.c) anmadığı zaman, şeytan o evde yerleşir. Velev ki, Allah’ı (cc) sonra ansın. Veya şeytanın eve yerleşmesi, o kişinin Allah’ı (cx) hiç anmamasıyİa mukayyettir.
Eve girerken, yemeğe başlarken Allah’ı (cx) zikretmek müstehabtır. Bu zikir sayesinde kişi Allah’tan gaflet etmekten uzaklaşmış olur. Çünkü Allah’tan gaflet, O’nun emrine muhalefeti, şeytanın sözüne uymayı gerektirir.[503]
731. Huzeyfe’den (r.a) rivayete göre şöyle demiştir:
“Biz Rasûlullah (s.a) île birlikte yemek yemek için bulunduğumuz zaman Rasûlullah (sa) yemeğe başlamadan, elimizi yemeğe götürmezdik. Bir defa Rasûlullah (s.a) ile yemekte bulunuyorduk. Sanki atılırcasına bir cariye gelerek elini yemeğe götürmeye çalıştı, Rasûlullah (s.a) elini tutarak mâni oldu. Sonra yine bir bedevî ansızın gelerek (yemeğe uzandı) Rasûlullah (s.a) onun da elini tutarak engel oldu. Sonra Rasûlullah (s.a):
Şeytan Allah’ın adının zikredilmemesini sağlayarak, yemeği kendisine helâl kılmayı ister, tşte bu sebeble helâl olmayı sağlamak için bu cariyeyi getirdi. Ona engel oldum. Bu defa yemeği kendisine helâl kılmak için şu bedeviyi getirdi. Ona da mâni oldum. Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, şimdi şeytanın eli, bunların elleriyie beraber elimdedir” dedi. Sonra Allah’ın ismini zikrederek yemeğe başladı. (Müslim rivayet etmiştir).[504]
Hadisteki “Rasûlullah fsa) yemeğe başlamadan, biz elimizi götürmezdik” sözü sahabenin Rasûlullah’ın (s.a) yanındaki terbiyesini göstermektedir. Çünkü Hucurât sûresinde
“Ey îman edenler, Allah ve Rasûlü’nün önüne geçmeyiniz” (Hucurât, 1) buyurulmuştur.
Bundan, büyüklere karşı aynı edep ve nezaketi göstermek gerekir. sözüyle dinleyiciye, işin doğruluğunu yemin etmek müstehabdır. Rasûiullah’ın (s.a) hadisteki tavsiyeleriyle emr-i bi’î-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker’e delil vardır.
İnsanlara İslâm’da yemek ve içmek adabını Öğretmek müstehabtır.
Yemeğe Rasûlullah’tan (s.a) önce başlayan carîye ve bedevîyi Efendimiz ellerini tutup uzaklaştırdı. Çünkü “Besmele” çekmeden başladıkları için şeytan da o yemeğe ortak olacaktı. Rasûlullah (s.a) buna mâni olup, “Besmele” ile yemeğe başlamalarını sağlamıştır.[505]
732. Ümeyye b. Mahşî es-Sahabî’den (r.a) rivayete göre şöyle dedi:
“Rasûlullah (s.a) otururken, birisi yemek yiyordu. Adam önünde bir lokma kalıncaya kadar besmele çekmemişti. Lokmayı ağzına götürürken ‘Bis-millâhi evveiühû ve âhiruhû” dedi. Nebi (s.a) gülümsedi. Sonra:
‘Şeytan devamlı onunla yiyordu. Allah’ın ismini zikrettiği zaman, yediğini kustu’ buyurdu.” (Ebu Dâvud ve Neseî rivayet etmiştir).[506]
Râvi, Umeyye b- Mahşî, hadis ehli dışındaki alimlere göre sahabî olduğu belli olmadığı için “Şahabı” sözüyle vasıflanmıştır. Künyesi Ebu Abdii-lah’tır. Basrali ve Hüzâa kabilesine mensuptur. Bu hadisten başka bir hadisi bilinmemektedir.
Besmele çekilmeyen yemeğe şeytan ortak olur”evvetühû ve öhiruhû”cümlesinden murad; yemeğin bütün
“Şeytan knrnındakini kusar” sözünden alimler, kusmuk hem necis, hem de necis kılandır görüşüne rağmen, o kabı yıkamak gerekmez demişlerdir. Çünkü şeytanın kabın içine mi, dışına mı kustuğu şüphelidir. Böyle meşkûkün fin olan şeyi temizlemek gerekmez.[507]
733. Âişe’den (r.a) rivayete göre şöyle demiştir:
“RasûluIJah (s.a) ashabından altı kişiyle birlikte yemek yiyordu. Bir be-devî gelerek İki lokmada yemeği tüketi. Rasûlullah (s.a):
“Şayet besmele çekseydi, hepinize yetecekti’ buyurdu.” (Tirmizî rivayet ederek, hasen ve sahihtir demiştir).[508]
Allah (cc) besmele çekilen yemeği bereketli kılar. Besmele terk edildiği zaman yemeğin bereketi kalkar.
Çünkü hadisle, “şayet A’râbi besmele çekseydi yemek bereketli olacak, herkesin yemesine rağmen yemek onlara yetecekti. Ne zaman ki besmele çekmediler, bereket zail oldu. İki lokmada yemek tükendi.” denilmek istenmiştir.[509]
734. Ebu Ümâme’den (r.a) rivayete göre:
Nebî (s.a) sofrasını kaldırdığı zaman şöyle buyururdu. “Ey Rabbimiz! Tertemiz, bereketli, aralıksız, kabule yakın, reddolunmayan, arkaya bırakılmayan bir hamd ile Sana çok hamdederiz.” (Buhârî rivayet etmiştir).[510]
Yemekten sonra Rasülullah’a (s.a) iktida (tabi olma, uyma) amacıyla Allah’a (c.c) hamdetmek müstehabdır.
“Tertemiz” sözü, “riya, şöhret veya buna benzer noksanlardan beri” manasınadır.[511]
735. Muaz b. Enes’den (ra) rivayete göre şöyle demiştir: Rasûlullah (sa):
“Kim yemek yiyeceği zaman, ‘Beni doyuran, hiçbir güç ve kuvvetim olmaksızın nzıklandıran, Allah’a (cx) hamd olsun* derse geçmiş günahları affolunur” buyurdu. (Ebu Dâvud ve Tinnizî rivayet etmişlerdir. Tirmizî; hasen hadistir, demiştir).[512]
Hadiste, yemeğin sonunda tazarrû ile Allah’a (te) dua etmenin günahlara keffâret olduğuna işaret vardır.
“Kim yemek yiyeceği zaman” derken umum ifade edilmiştir. Yani, “tedavi maksadıyla yemiş olsa bile” manasmdadır. Âlimler, “Bir şey yemeyeceğine yemin eden kimse ilaç alsa yeminini bozmuş olmaz” demiştir. Zaten yeminler Örfe göre cereyan eder. Burada ilacı yemek olarak almamıştır.[513]
YÜZ BÎRÎNCÎ BÖLÜM
YEMEĞİ KUSURLU BULMAYIP, METHETMEK
Konu ile ilgili hadisler
736. Ebu Hüreyre’den (ra) rivayete göre şöyle demiştir: “Rasülullah (s.a) hiçbir yemeği ayıplamamıştır. Arzu ederse yer, hoşuna gitmemişse bırakır-di!1 (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir).[514]
Yemeği ayıplamak; ya kibir ve gururdan olur veya bolluktan dolayı savurganlıktan olur. Fakat RasûluUah’m (si) keler hakkmda “ondan tiksinirim” demesine gelince; bu yemeği ayıplamak değil, belki onun yapısını haber vermektir.
Yemeği methetmek, ona arzu duyduğuna delildir. Zemmetmek ise kişinin nîraeti hakir görmesine delildir.
“Hoşuna gitmemişse” sözünden maksat; tabiatı gereği hoşlanmazsa demektir. Yoksa çirkin görmesi anlamında değildir.[515]
737. Câbir’den (na) rivayete göre:
“Nebî (s.a) ailelerinden katık istemişti. Aile efradı:
Yanımızda sirkeden başka katık yok, dediler. Nebi (si) onu istedi ve yemeğe başlayarak şöyle buyurdu:
Sirke ne güze! katık, sirke ne güzel katık.” (Müslim rivayet etmiştir).[516]
Rasûlullah’a (s.a) ailesi ekmek verdikten sonra onlardan katık istediği diğer rivayetlerden de anlaşılmaktadır.
Kadı lyaz (r.a) “Hadisin manası; yemekte orta yolu tutmak ve nefsi lezzetli ve külfeti çok olan yiyeceklerden alıkoymaktır” demiştir.
Fakat asıl maksat, sirkenin bizzat kendisini medihtir. Ancak yiyeceklerde ölçülü olmak başka delille sabittir.
Fakat bu mana hakkında da münakaşa edilmiştir. Çünkü Rasûlullah (s.a) hiçbir yemeği medh ve zemm etmemiştir. Buna göre Rasûlullah’m (sa) sirke hakkında söylediği sözün, aile efradının hatınnı ve kalblerini hoşnut etmek amacına yönelik olması daha doğru olur.[517]
ORUÇLU OLDUĞU HALDE KENDİSİNE YEMEK
SUNULAN KİMSENİN SÖYLEYECEĞİ SÖZ
Konu ile ilgili hadisler
738. Ebu Hüreyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (si) buyurdu:
“Sizden biriniz yemeğe davet olunduğu zaman, icabet etsin. Oruçlu İse çağıran kimseye dua etsin. Oruçlu değilse yesin.” (Müslim rivayet et-miştir).[518]
Hadis, düğün yemeğine çağırıldığı zaman insanın icabet etmesinin gerekli olduğuna işaret eder. Bu konuda görüşler şöyledir:
Nikah velîmesine ilk gün İcabet vâcibtir. Ancak vücûbu düşüren özürler fıkıh kitablannda açıklanmıştır. Başka tür davetlere ise icabet etmek men-dubtur.
“Oruçlu ise” düğün sahibine, aile ve çocuklarına dua etmesi gerekir. Oruçlu değilse yemeği yemesi vacibtir.
Cumhura göre yemek yemesi müstehabtır. Velev ki düğün velîmesi veya başka davetler olsun, davete icabet etmek sünnettir. Doğru olan görüş de budur.[519]
YÜZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
YEMEĞE DAVET OLUNAN KİMSENİN, BERABERİNDE BAŞKALARI
BULUNDUĞUNDA, EV SAHİBİNE SÖYLEYECEĞİ
SÖZ HAKKINDADIR
Konu ile ilgili hadisler
739. Ebu Mes’ud el-Bcdrî’den (ra) rivayete göre şöyle demiştir;
“Nebî’yi (sa) bir adam hazırladığı yemeğe beş kişinin beşincisi olarak davet etti. Bu gruba birisi daha katılmıştı. Kapıya gelince Ncbî (s.a) “Bu adam bize katıldı, dilersen ona iznini verirsin, istersen dönsün” buyurdu. Adam:
Bilâkisyâ Rasûlullah ona izin veriyorum” dedi. (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir).[520]
Râvi; Ebu Mes’ud el-Bedrî’nin (ra) adı Ukbe b. Amr el-Ensârî’dir. Bed-rî denmesi, Bedir civarında oturduğu içindir.
Bu hadiste Nebî’nin (s.a) yanındaki şahıs İçin ev sahibinin izin istemesi, onun rızasını bümediğindendir. Başka bir vakitte Rasülullah (s.a) böyle bir davete Enes’i (ra) götürdüğü halde izin istememiştir. Çünkü ev sahibinin razı olduğunu bilmekteydi.
Velîme yemeğine davetsiz İştirak etmek caiz değildir. Ancak davet sahibi müsamahakâr olursa gitmekte beis yoktur.[521]
YÜZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
YEMEK ADABINA DİKKAT ETMEYENLERİ UYARMAK
Konu ile İlgili hadisler
740. Ömer b. Ebu Seleme’den (r.a) rivayete göre şöyle demiştir: “Ben Rasulullah’ın (s.a) gözetiminde bîr çocuktum. Yemek esnasında elim tabağın her tarafına uzanıyordu. Rasûluilah (s.a) bana:
‘Ey çocuk, besmele çek. Ve sağ elinle, önünden ye’ buyurdu.”(BuhHn ve Müsİim rivayet etmişlerdir.)[522]
Ömer b. Ebu Seleme (na), henüz 6 yaşında iken Rasûluilah (s.a) Ümmü Seleme İle evlenmişti. Böylece Rasulullah’ın (s.a) ellerinde yetişmiştir.
Nebî (s.a), üvey evladı olan Ömer ile aynı sofrada, aynı kaptan beraber yemek yemiştir. HaJbuki küçük çocuğun çoğu zaman tiksindirdiği dikkate alınırca, Rasulullah’ın (s.a) engin tevazuu anlaşılmış olur.
Hadisteki üç emir “besmele çek, sağ elinle ye ve önünden ye” mendub cinsindendir.[523]
741. Seleme b. Ekvâ’dan (r.a) rivayet edilmiştir:
“Bir adam Rasûlullah’m (s.a) yanında sol eliyle yemek yiyordu. Ona:
Sağ elinle ye, buyurdu. Adam:
Beceremiyorum, dedi. Rasûlullah (sjı):
Beceremez ol! diye beddua etti. Oysa adamın böyle hareket etmeye kibri sebeb olmuştu. Bir daha elini ağzına götüremedi. (Müslim rivayet etmiştir).[524]
Rasûlullah (si), hakka uymaktan inad ve kibir eden bu adama beddua ederek “beceremez ol” buyurmuştur.
Bu hadiste, Rasûlullah’ın (si) zahir olan mu’cizesine işaret vardır. Rasûlullah (si) beddua edince, adam elini ağzına götüremez olmuştur.
Sağ eli ile yemek ve besmele çekmek mendûbtur.[525]
YÜZ BEŞİNCİ BÖLÜM -
HURMA VE BENZERİ MEYVELERİ, TOPLULUK
HALİNDE İKEN ARKADAŞLARİ MÜSAADE ETMEDEN İKİŞER İKİŞER YEMEK
Konu ile ilgili hadisler
742. Cebele b. Suhaym’den (ra) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
“Abdullah b. Zübeyr döneminde, kıtlık senesine duçar olduk. Bize hurma verilmişti. Hurmayı yerken, Abdullah b. Ömer (r.a) yanımızdan geçiyordu. Bize:
Çifter çifter yemeyiniz. Nebi (sm) çifçift yemekten nehyeti, dedi. Sonra:
Ancak, kardeşinden müsaade isterse müstesna, dedi. (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir).[526]
Râvi; Cebele b. Suhaym (na) Kûfeli’dir. Tabiînin Orta tabakasından güvenilİr bir râvidir. Hicrî 125′te vefat etmiştir.
Kıtlık Abdullah b. Zübeyr’in hilâfeti zamanında Mekke’de vuku bulmuştur.
“Bize hurma verilmişti” sözünden, başka yiyeceklerin tükendiği İhtimaline işaret vardır.
Hadİs-i şerif, toplu olarak hurma ve benzeri şeyler yerken çifter çifter yemekten nehyetmektedir. Böyle çift yemek, açgözlülüğün delilidir. Çünkü bunda arkadaşlarıyla alay vardır. Ancak arkadaşı izin verdiği takdirde bir beis yoktur. Hadisin son kısmı “kardeşinden müsade isterse müstesna” sözü hadise idrac olunmuştur. Bu sözü tbn Ömer (u) söylemiştir. Bu hadisin merfu olduğu hakkında tereddüd edilmiştir. Ibn Hibban ve diğerleri tarafından rivayet olunan bir hadiste: “Ebu Hüreyre frM): Bert bir grup içindeydim. Rasû-lullah (sm) bize Acve hurması gönderdi. Hurmayı avuçlamiştık. Zaten açlıktan hurma koruğu yiyorduk. Arkadaşlarımızdan biri çifter yediği zaman, arkadaşına ‘Ben çift yiyorum. Siz de çifter yeyiniz.’ derdi” diye bildirdi. Bu olay Rasûlullah (s*) zamanında meydana geldiği için, aralarında meşru olduğuna deli! teşkil etmektedir.
Sahabînin “Rasûlullah (s&) zamanında yapardık” sözü cumhura göre merfu hükmündedir.[527]
YÜZ ALTINCI BÖLÜM
YEMEK YEYİP DE DOYMAYAN KİMSENİN YAPMASI VE
SÖYLEMESİ GEREKLİ ŞEY HAKKINDADIR
Konu ile ilgili hadisler
743. Vahşî b. Harb’den (ra) rivayete göre: Rasûlullah’ın (s.a) ashabı:
Yâ Rasûlallah! Yiyoruz, fakat doymuyoruz, dediler. Rasûlullah (s.a):
Belki sizler ayrı ayrı yiyorsunuz, buyurdu. Ashab:
Evet, dediler. Rasûlullah (sa):
Yemeğinizin etrafına toplanınız. Besmele çekiniz. Yemeğiniz bereketli olur, buyurdu. (Ebu Dâvud rivayet etmiştir). [528]
Râvi Vahşî b. Harb (ra) Habeşli’dir. Künyesi Ebu Deseme’dir. luâyme b. Adİyy’in azatlı kölesidir. Uhud harbinde Hz. Hamza’yı (r.a) öldürnıüş, daha sonra müsiüman olmuş, MüseylemetÜ’l-Kezzab’ı da öldürmüştü. Bunun için müslüman olduktan sonra:- “Câhiliye döneminde insanların en hayırlısını öldürdüm. Müslüman olduktan sonra da insanların en şerlisini Öldürdüm,” diyordu. Sahabîdİr. Humus’a yerleşti ve orada öldü. Rasûlullah (s.a)’tan 4, bir görüşe göre 8 hadis rivayet etmiştir.
Yemeği toplu olarak yemekte; namazın cemaatle edasında olduğu gibi bereket vardır.
Toplu olarak besmele ite yemeğe başlandığı zaman bereket hasıl olur. Dolayısıyla az yenmesine rağmen insan doyar.[529]
YÜZ YEDİNCİ BÖLÜM
YEMEK TABAĞININ KENARINDAN YEMEK,
ORTASINDAN YEMEMEK
Bu hususta Rasûlullah’ın (s a) “Önünden ye” sözü daha önce geçmişti. [530]
Konu ile ilgili hadisler
744. İbn Abbas’ın (r.a) Nebî’nin (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet ettiği bildirilmiştir.
“Bereket yemeğin ortasına iner. O halde yemeğin kenarından yeyin, ortasından değil.” (Ebu Dâvud ve Tirmizî rivayet etmiştir. TİnnİZî, haâen ve sahihtir demiştir).[531]
Yemek; ister çorba gibi sıvı olsun, ister sıvı olmayıp, camid olsun, tabağın ortasından yememek lâzımdır.
Gazzâü; “Ekmeğin ortasından değil, bilâkis kenarından yenir. Ancak ekmek az otursa kırılabilir” demiştir.
Hadisteki “nehy” tenzihidir. Ancak İmam Şafiî “Ümm” adlı eserinde; “Eğer yemeğin önünden başkası yerse veya yemeğin başından yerse, NebîL nin (sm) bu husustaki nehyini de biliyorsa günahkâr olur” demektedir.[532]
745. Abdullah b. Büsr’den (r.a) rivayete göre şöyle demiştir:
Nebi’nin (sol) “Garrâ” denilen bir kazanı vardı ki, dört kişi taşırdı. Kuşluk zamanı olunca (ashab) kuşluk namazını kıldılar. Sonra içinde tirit yemeği olduğu halde kazan getirildi. Sahabe çoğalınca etrafım kuşattılar. Rasû-lulîah (s.a) da dizüstü çöktü. (İçlerinden) bir bedevî:
Bu nasıl oturuştur? dedi. Rasûlullah (sa):
Allah (cjc) beni; inatçı, zorba biri değil, kerem sahibi bir kul olarak yarattı, buyurdu. Sonra devamla:
Öriasînuün kenarlardan yiyiniz, ki size bereketli olsun, buyurdu. (Ebu Dâvud iyi bir isnadla rivayet etmiştir).[533]
Abdullah b. Büsr (ra) el-Mâzenî, iki kıbleye namaz kılanlardandır. Terceme-i hâl-i Mücâhede BcİJ/’nda geçmişti.
Nebi’nin (sa) çanağının ismi “Carrâ”dır. Bu kelimenin manası “beyaz yüzlü” veya “aydınlıktır. Ancak bu kelime, “Arzu edilen nefis bir şey” mânasına da gelir. Bu manasıyla vasfedilmesi; tabağın İçindeki yemeğin nefis olmasından dolayı insanların arzu etmesi veya çanağın birçok insanlara kâfi gelmesinden dolayıdır. Dört kişi taşıdığına göre, dört halkası olduğu İhtimali vardır. Ahmed b. Hanbeİ’in (ra) bir rivayetinde “Nebî’nin (smJ dört halkası olan leğeni vardı” hadîsi bunu te’yid etmektedir. “Duhö namazı kıldılar” sözünden ayrı ayrı kıldıkları gibi, cemâatle kıldılar manasını taşıma ihtimali de vardır.
Nebî’nin (si) cemaatle sofra başında diz üstü oturması, onun tevazuu ve keremine delildir. Sofrada oturanlar çoğalırsa dizüstü oturmak müstehab-tır. Bu oturuş üstün kimselerin vasfıdır. Yemeğin bereketini ve hayrını korumaya özen göstermeye de delil vardır.
“Tirid yemeği”; ekmeği ufalayıp et suyu ile yapılan çorbadır. Ve tirid ancak etten yapılır.
Bereket ancak, Allah’ın adını anmakla birlikte, yemeğin ortasından değil, kenarlarından başlamakla gerçekleşir.[534]
YÜZ SEKİZİNCİ BÖLÜM
YASLANARAK YEMENİN KERAHATI
Konu İte ilgili hadisler
746. Ebu Cuhayfe Vehb b. Abdullah’tan (ra) rivayet olunmuştur. Şöyle demiştir:
Rasühülah (s.a): “Yan gelerek yemek yemem ” buyurdu. (Buhâri rivayet etmiştir)[535]
Ebu Cuhayfc’nin (r.a) adı; Vehb b. Abdullah es-Suvâî’dir. Rasûlullah-nın (s.a) vefatı esnasında genç delikanlıydı. Hz. Ali’nin (na) Beytü’1-Mal müdürü idi.
Hattâbî şöyle der: “Rasûlullah (sa) döşek ve yastıklar üzerinde yemek esnasında kurulmazdı. Çünkü böyle yapanlar çok yemek yemeyi arzu eden kimselerdir. Rasûlullah (sm) yemek yerken iyice yerleşmez kifayet miktarı yerdi”
“Mattekî” ifadesini başka âlimler, yan tarafına yaslanarak yemek şeklinde İzah etmişlerdir.[536]
747. Enes’den (ra) rivayete göre şöyle demiştir:
“Rasûlulİah’ı (s.a) dizleri yukarıda, kalçaları üzerine oturarak hurma yerken gördüm.” (Müslim rivayet etmiştir)[537]
Hadisteki kelimesi “dizlerini dikerek oturan kim$e”ye denir. Buna “ihtibâ”da denir, ki peygamberlerin oturuş şeklidir. Nebî’nin (s.a) en çok oturma şekli de böyledir. Ancak nehy olduğu için namazda ihtibâ yasaklanmıştır. Yemek yerken böyle oturmak, yemeği ihtiyacı miktarı yemesine vesiledir. Yine bu oturuşta tevazu vardır.
Bu hadisle Önceki hadiste, yemekte kibir ve gurura sebeb olacak oturuşların mekruh olduğu beyan edilmiştir. Bu oturuş şekli, yöreden yöreye, zamana, Örfe göre değişiklik arzedef.
Sofrada uzun süre oturup, çok yemek yememek gerekir. Nebi’ye (ta) uyarak mutlaka tevâzua riâyet lâzımdır.[538]
YÜZ DOKUZUNCU BÖLÜM
SOFRA BAŞINDA UYGUN OLAN VE OLMAYAN DAVRANIŞLAR
Konu ile ilgili hadisler
748. Ibn Abbas’dan (r.a) rivayete göre Rasûlullah (s.a):
“Sizden biriniz yemek yediği zaman, parmaklarını yalamadıkça veya yalatmadtkçasilmesin”buyurdu. (Buhârî ve Müslim rivayet etmişîerdir).[539]
Hadiste yemekten sonra elleri silmeden, parmakları yalamanın müste-hab olduğuna işaret vardır.
Hattâbî şöyle der: “Aklını israfla bozan kimseler bu durumu ayıpladı ve parmakları yalamanın çirkin olduğunu İddia ettiler. Aslında şer’an çirkin olmadığını ifade eden deliller vardır.” Taberânî’de Ka’b b. Ücre (ra) “Nebi’yi (sm) Üç parmakla yani, tbham, Şehadet ve Vüstâ parmaklarıyla yerken gördüm. Sonra üç parmağını silmeden yaladığını gördüm,” demiştir.
Hadîste, kişinin çok sevdiği kimselerin elini yalamasının caiz olduğuna delil vardır.[540]
749. Ka’b b. Mâlik’den (na) rivayete göre şöyle demiştir:
“Rasûlullah’ı (s.a) Üç parmakla yerken gördüm. Yemek bitince parmaklarını yalardı.” (Müslim rivayet etmiştir).[541]
Âlimler; yemeği üç parmakla yemek müstehabtır. Dördüncü veya beşinci parmağını zaruret olmadan ilâve etmez, demişlerdir.
Rasûlullah (s.a) bazen dört parmakla yerdi, tki parmakla yemezdi. İbn Şihab ise ” ‘Rasûlullah (sm) beş parmakla da yerdi’ sözü nâdir hâle delâlet eder. Veya sıvı yemekler içindi Ancak çoğu zaman üç parmakla yemek adetiydi. Çünkü en faydalısı buydu. Tek parmakla yemek kibirlilerin işidir. Yiyen kimse bundan lezzet duymaz” demiştir.
Parmaklan yemekten sonra yalamak, bereketini zayi etmemek anlamındadır. Bu ve benzeri konuların anlaşılması için “her şeyi kendi zamamyla ve imkânlarıyla değerlendirmek gerekir” kaidesi dikkate alınmalıdır.[542]
750. Câbir’den (r.a) rivayete göre:
Rasûlullah (s.a) (yemekten sonra) parmakları yalamayı ve tabağı sıyırmayı emir buyurdu. Ve:
“Siz, bereketin yemeğin hangi kısmında olduğunu bilemezsiniz” buyurdu. (Müslim rivayet etmiştir).[543]
Hadisteki maksad şudur: “Siz bereketin, yemeğin hangi cüzünde yani, yenilen kısmında mı, geri katan kısmında mı veya düşen lokmada mı olduğunu bilemezsiniz” Bunun için düşen lokmayı almak müstehabtır.
Bereketten maksad; gıdanın hasü olması ve yemeğin sonucunun ezadan salim olup, taat ve hayırlara kuvvet sağlamasıdır.
Yine bereketin gizli olmasındaki hikmet, Kadı tyaz’ın dediği gibi “Kişinin az yemeği bile küçük görmesine matuftur”.[544]
751. Câbir’den (r.a) gelen bir rivayete göre Rasûlullah (s.a):
“Birinizin lokması düşerse onu alsın, bulaştığı eza verici şeyi gidersin Ve yesin. Onu şeytana bırakmasın. Parmaklarını yalamadan mendil ile elini silmesin. Çünkü bereketin yemeğin neresinde olduğunu bilemez” buyurdu. (Müslim rivayet etmiştir).[545]
Hadiste, yiyecekten yere düşen kısmı alıp, toz, toprak gibi bulaşan kısmı temizleyip yemek mendubtur. Böyle yapmak tevâzua sebeptir. Ayrıca şeytanı kahreder ve bereketi celbeder.
Eli yaladıktan sonra mendil İle silmek caiz, yıkamak daha efdaldir.[546]
752. Câbir’den (r.a) gejen diğer bir rivayete göre Rasûlullah (s.a):
“Şüphesiz şeytan, her davranışınızda yanınızda bulunur. Yemeğinizde dahi hazır olur. Birinizin lokması düşünce, onu alsın, bulaştığı ezayı giderip, yesin. Onu şeytana bırakmasın. Yemek yedikten sonra parmaklarım yalasın. Çünkü bereketin, yemeğin hangi kısmında olduğunu bilemeyebilir” buyurdu. (Müslim rivayet etmiştir).[547]
Hadisteki “Şeytan her davranışında yanınızda bulunur” sözünde şeytandan sakındırma ve şeytanın İnsana diğer tasarruflarında bile mülazemetıne tenbih vardır, tnsanın hazırlıklı olması, ondan sakınması ve süslediği şeylere aldanmaması gerekir.
Şeytan yemekte İnsanların yanında, onîan zikirden alıkoymak, böylece yemeği yemek için bulunur.
Yemeğe besmele ile başlamak, şeytanı yemekten kovar. [548]
753. Enes’den (ra) rivayete göre söyle demiştir.
“Rasûlullah (s.a) yemek yediği zaman, üç parmağını yalardı. Ve şöyle buyururdu:
Birinizin lokması düşerse, alsın ondan eziyeti gidersin, sonra yesin, şeytana bırakmasın.” Rasûlulîah (s.a) bize tabağı sıyırmamızı emrederek:
“Siz bereketin yemeğin hangi kısmında olduğunu bilemezsiniz” buyururdu.
(Müslim rivayet etmiştir.[549]
Yemek yiyip tabağı sıyırmak sünnettir. Sıyırmayıp yemeği artık olarak dökmek, kibir ve böbürlenme alâmetidir. Nebî (s.a) yemekten herhangi bir şeyi zayi etmemenin, bereket ve yeterlilik meydana getireceğini beyan etmiştir.[550]
754. Saîd b. Haris’den (ra) rivayete göre bir defasında kendisi Câbir’e (ta) ateşte pişen bîr şeyi yemenin abdesti gerektirip, gerektirmeyeceğini sordu. Câbir (ra):
- Hayır, biz Nebî (s.a) zamanında iken bu şekilde ateşte pişmiş yemeğe nadiren rastlardık. Bulduğumuz zaman da bizim ellerimiz, kollarımız ve bacaklarımızdan başka mendillerimiz yoktu. Sonra kalkarak abdest tazelemeden namaz kılardık” dedi. (Buhâri rivayet etmiştir).[551]
Hadis, ateşin dokunduğu yeri yemekten dolayı, abdest almanın gerekmesi hakkında neshin vârid olduğunu ifade etmektedir.
Su ve mendil olmadığı zaman yemek izlerini el veya başka şeylerle Silmek caizdir. Bunun hikmeti, secde esnasında ellerin, toprakla fazla kirlenmemesi içindir.
Bütün bunlardan, sahabenin asın derecede yemeğe düşkün olmadığı ve kendilerine kolay gelen yemeği yedikleri anlaşılmaktadır.[552]
YÜZ ONUNCU BÖLÜM
YEMEĞİ TOPLU HALDE YEMEK
Konu ile ilgili ayetler
755. Ebu Hüreyre’den (ta) rivayete göre Rasûlullah (s.a):
“îki kişinin yiyeceği üç kişiye, üç kişinin yiyeceği dört kişiye kâfidir” buyurdu. (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir).[553]
İbn Münzir: “Hadis-i şerif, ayrı ayrı değil, topluca yemenin müstehab olduğunu beyan etmektedir”
Hadisi şerifte, yemekte sayı çoğaldıkça bereketin artacağına işaret vardır. (Hadisin şerh ve izahı 565 no’îu hadiste geçmiştir.)[554]
756. Câbi. Men (na) rivayete göre söyle demiştir: Rasûlullah’ı (sa) şöyle buyururken işittim:
“Tek kişilik yemek, iki kişiye; iki kişilik yemek, dört kişiye; dört kişilik yemek, sekiz kişiye yeter.”
(Muslini rivayet etmiştir)[555]
Hadîs, toplu halde yemeye teşvik etmektedir. Toplu yemek yiyen fertlerin kalblerinde birbirlerine ülfet ve sevgi hasıl olur.
Taberinî, Câbir hadisini, İbn Ömer’in (n) şu lafa ile rivayet etmiştin “tki kişinin yemeği dört kişiye; dört kişinin yemeği sekiz kişiye yeter. Tbplu yiyiniz, ayn ayn yemeyiniz.”[556]
YÜZ ON BİRİNCİ BÖLÜM
SU İKRAM ETMEİN VE İÇMENİN ADABI
Konuyla İlgili hadisler
757. Enesjden (na) rivayete göre”RasûluIIah (si) bir şey içerken üç nefeste içerdi.” (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir).[557]
Hadis, kişinin suyu üç yudumda alması ve her yudum arasında nefes alıp vermesi ve nefesini kaptan uzak kılmasının müstehab olduğuna işaret etmektedir.
Hadiste râviye ait olan “Kabın haricine nefes verirdi” açıklaması, Rasû-İullah’m (s.a) “Kabın içine üfürmeyiniz” hadisi ile te’kid edilmiştir.
Kurtubî; “Bazıları şöyle demişlerdir: Rasûlullah’ın (sn) su içerken nefes alıp vermesi, bu hususdaki yasaklamaya aykırıdır. O takdirde bu hareketin cevazma-delildir. Bu husustaki nehy ise tenzihtir” diye açıklama getirmiştir.[558]
758. Ibn Abbas’dan (r-a) rivayete göre Rasûlullah (s.a):
“Devenin içtiği gibi, bîr solukta içmeyiniz. Bilâkis, ikişer, üçer (an Iıklarla) içiniz. İçeceğiniz zaman besmele çekiniz. Bitirdikten sonra Allah hamdediniz” buyurdu. (Tirmizî rivayet etmiş ve hasen demiştir).[559]
Hadis, suyu bîr tek yudumda içmenin mekruh olduğuna, su içmeye ba larken “Bismillah” demenin müstehab olduğuna delildir. “Rahmâni’r-Rahîm ilâve etmek efdaldir. Su içtikten sonra “Elhamdülillah” demek müstehabtı “Rabbü-Âlemîn” diye ilâve etmek ise efdaldir. Her bir yudumun başında v sonunda bu sözlere riayet etmek, sünnete uygun bir harekettir.[560]
759. “Nebî (s.a), içeceğin içine solumaktan nehyetmiştirf’ (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir)[561]
İbn Mühelleb: “içecek şeye nefes vermekten nehy, yemek ve içeceğe üfür-mekten nehy gibidir. Çünkü bu durumda yiyecek ve içeceğe tükürük zerreleri düşer. Dolayısıyla tiksinmeye neden olur. Hele bu durum çoğu zaman insanların tabiatına çirkin gelmesi adet olduğu durumlarda daha da ziyadeleşİr* demiştir.
Ibn Arabî: Âlimlerimiz şöyle demişlerdir: “Böyle davranmak güzel ahlâktandır. Kişinin, kirlettiği suyu veya yiyeceği kardeşine vermesi haramdır. Kendisi kirlettiği böyle bir şeyi, sonra kardeşi yiyecek veya içecek olursa bildirmesi lâzımdır. Bildirmezse aldatmış olur. Aldatmak ise haramdır” demektedir.
Kurtubî: “Kabın içine nefes vermekten yasaklama; tükürük veya kerih bîr koku ile bulandırmamasma ma’tuftur. Bu durumda tek nefeste içmesi mat-lub ise de, şeytan içişi olması sebebiyle bu şekilde de içemez” demiştir.[562]
760. Enes’den (ra) rivayete göre Rasûiullah’a (s.a) su ilave edilmiş süt getirildi. Sağ tarafında bir bedevi, sol tarafında Ebu Bekir (ri) vardı. Rasûlullah (s.a) sütten içerek, (sağındaki) bedeviye verdi. Sonra;
“Sağdan bağlayın sağdan” buyurdu.[563]
Hattâbî bu konuda şöyle der: “Câhiliye dönemi idarecileri, İçmeye sağdan başlamayı adet edinmişlerdi.Hz. Ömer (r.a) Rasûlullah’ın (s.a) takdim etmesinin eski adete uygun olmasından korktu. Oysa Rasûlullah (s.a) bu câ-hiliye adeti olan sağdan başlamayı değiştirmedi.” Bilâkis o adeti “sağdan, sağdan” diyerek takrir etmiştir. Buna göre sağdan başlamak, velev ki diğer taraftakiler faziletti kimseler olsun, efdaldir. Bu durum onların faziletini eksiltmez.
Böyle bir mecliste isteyen kimseye öncelik tanınır. Sonra sağdan başlanır.[564]
761. Sehl b. Sa’d'dan (r.a) rivayet edilmiştir:
Rasûlullah’a (s.a) su getirildi. Ondan içti. Sağında genç bîr çocuk, sol yanında yaslı kimseler vardı. Rasûlullah (s.a) çocuğa;
Şu yaşlılara içeceği vermeme İzin verir misin? buyurdu. Genç çocuk:
Vallahi senden olan nasibimi hiç kimseye bırakmam, dedi. Rasûlullah (s.a) içeceği çocuğa verdi. (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir).[565]
Ibn Cevzî: “önceki hadiste Rasûlullah (s.a) Arabi’den izin istemedi. Buradaki çocuktan izin İstedi. Çünkü A’râbî şer’î âdabı bilmiyordu. İzini terke-dip, onun İslâm’a ısınmasını sağladı. Oysa buradaki çocuk şer’î adabı biliyordu” demiştir.
Hadisteki çocuk îbn Abbas’dır (ra). Rasûlullah’ın (s.a) amca oğludur. Solundaki kimseler Ibn Abbas’ın akrabaları idi. Rasûlullah (s.a) sağdan başlama hükmüne sadık kalmış, amca oğluna nazı geçtiği için izin istemiştir.
Ahmed b. Hanbel’in (r.a) rivayetinde “Dilersen amcan Hâlid’e vereyim” demiştir. Çünkü amcası ondan yaşlıydı. Hâlid, câhiliye döneminde gerek riyaseti ve gerekse kavmi arasındaki şerefi ile biliniyordu. Geç müslüman olmuştu. Bu yüzden ona ikrara için tbn Abbas’dan (ra) izin istemişti, önceki hadisdeEbu Bekir (u) için izin istememişti. Çünkü Ebu Bekir’in İslâm’a girişte önceliği ve sabit kademligİ vardı. Rasûlullah’ra (s.a) yaptığı her işte gönlü mutmaindi. Bu gibi şeylerden etkilenmezdi.
Şayet Ebu Bekir’e (ra) izin İsteseydi, o zaman yakınma tercih etmenin kerahetine ters düşerdi.
“Nasibimi kimseye tercih etmem”sözündeki “nasib” Rasûluİlah’ın (sa) artığı olan kısımdır. Ulviyeti yücedir.
Hattabî: “Hadisteki “kelimesi ‘şiddetle koymak’ manasınadır ki Rasûlullah (sjî) kerih görerek dine vermiştir” der. Ancak bu açıklama tenkid[566]
YÜZ ONİKİNCİ BÖLÜM
SU İÇMEYE UYGUN KAP
Konu ile ilgili hadisler
762. Ebu Saîd el-Hudrî’den (na) rivayete göre şöyle demiştir: “Rasûlul-lah (s.a) ağız kısmı kınk kaplardan içmeyi nehyetmiştir”. (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir).[567]
“Sikâ’ deriden yapılmış büyük veya küçük su kabıdır.
Hadisten anladığımız şudur: İçi görülmeyen kabın ağzından su içmek mekruhtur. Çünkü böyle olduğu takdirde, kendisine eziyet veren bir şeyin varlığından korkulur. Bunun yasaklanması bazılarına göre başkalarını iğrendirmesi sebebiyledir. Bir kısım âlimlere göre ise; kabın ağzını kötü kokuttuğu içindir.[568]
763. Ebu Hüreyre (ra) şöyle demiştir:
“Rasûlullah (sa) su tulumu veya kabıı . (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir).[569]
Çünkü böyle içmek içindeki şeyin bilinmemesinden dolayı zararb bir şeyin varlığı olabilir. Zarara sebep olabilir.
“Rasûlullah (s.a) su tulumu veya kabının ağzından içmeyi yasaklamıştık’ (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdi [570]
764. Ümmü Sabit Kebşe b. Sabit (Hassan b. Sâbit’in kız kardeşi) (r.a) şöyle dedi:
“Rasûlullah (s.a) yanıma geldi. Asılı duran kaptan ayakta su içti. Ben de kalktım kabın ağız kısmını (saklamak İçin) kestim.” (Tirmizî rivayet ederek hasen ve sahih olduğunu söylemiştir).[571]
Râvi; Ummü Sabit Kebşe b. Sabit (r.a) Hassan b. Sâbii’in kızkardeşidir. Sahabîdir. Rasûlullah’dan (s.a) bir hadis rivayet etmiştir.
Hadiste, Rasûlullah’m (sa) ayakta^ su kabının ağzından su içmesi; bu husustaki yasağın haram değil, tenzîhen mekruh olduğuna işarettir. Veya bu şekilde içmesi, başka türlü içmek mümkün olmadığına mahmuldür, önceki iki hadisin açıklamaları efdale işarettir. Nebî (sa), keraheti, cevazına delil olsun diye İşlemekteydi.[572]
YÜZ ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SU KABI İÇİNE SOLUMANIN MEKRUH OLMASI
Konu İle ilgili hadisler
765. Ebu Saîd el-Hudrî’den (na) rivayet edildiğine göre: Nebî (s.a) içeceğe üfürmeklen nehyetmiştir. Bir adam:
Kapta çöpe rastlarsam ne yapayım, dedi. Rasûlullah (s.a)
O kısmı dök, buyurdu. Adam:
Ben bir solukta suya kanamıyorum (solumak icab ediyor), dedi. Rasûlullah (s-a)
O halde (soluyacaksan) kabı ağzından uzak tut, buyurdu. (Tirmİzî rivayet ederek, hasen ve sahih demiştir).[573]
Su içerken, suya üfürmek mekruhtur. Suya düşen çöpü kaplan almak, su içtikten sonra kaptan ayn yere solumak gerekmektedir, tslâm, insanın sıh-hatına âzam! derecede özen göstermektedir.[574]
766. İbn Abbas’dan (r.a) rivayet edilmiştir ki:
Nebî (s.a) kabın içine solumayı ve üfürmeyi yasakladı.” (Tirmizî rivayet ederek, hasen ve sahih demiştir). [575]
Hadis su içerken su kabına solumayı ve üfürmeyi yasaklamıştır. Böylece suya çöp v.s. bulaşmamış olur. Suyun mikroplardan korunması ve İnsanın vücuduna faydalı olması sağlanmış olur.[576]
YÜZ ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
AYAKTA VE GTRARAK SU İÇMEK
Konu ile ilgili hadisler
767. İbn Abbas (ra) şöyle demiştir. “Nebî’ye (sa) Zemzem sundum. Ayakta olduğu halde içti.” (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir). [577]
Hadiste “Zemzem” sözü İle bizzat su kastedilmiştir. Çünkü Zemzem, kuyunun ismidir. “Zemzem suyundan” manasına gelmektedir.
Rasûlullah’ın (s.a) ayakta içmesi buna cevaz verildiğinin işaretidir. Veya yerin darlığından dolayı oturma imkânı bulunmadığı için mecburen ayakta içmiş olması muhtemeldir.[578]
768. Nezzâl b. Sebre’nİn (ra) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Aü (ra) Rahbe kapısına gelerek ayakta iken su içti. Ve
RasûluHah’i (sa) beni gördüğünüz şekilde su içerken gördüm” demiştir. (Buhârî rivayet etmİştİr)[579]
Râvi Nezzâl b.Sebre el-Hilâlî, Kûfe’Iidir. Tabiînin büyükierindendir. Sa-habi olduğu görüşü de vardır.
“Rahbe” mescidin alanıdır. “Ayakta içti” sözünden maksat; Hz. Ali’nin (ta) yüzünü, başım, ayaklarım yıkadıktan sonra ayakta içmesidir.
“Beni gördüğünüz şekilde” sözü de görmek ve bilmek anlamında kullanılmıştır.[580]
769. İbn Ömer’den (ta) şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“RasûluIIah (s.a) devrinde yürürken yerdik, ayakta iken de su içerdik!’ (Tirmizî rivayet ederek, hasen ve sahih demiştir).[581]
Hadis, ayakta ve yürürken, yemenin ve içmenin caiz olduğuna işaret eder. Ancak bu husustaki nehiyler tahrîmî değil, tenzihidir.[582]
770. Amr b. Şuayb babasından, o da dedesinden (ra) rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
“Rasûlullah’ın (s.a) ayakta ve otururken (su) içtiğini gördüm.” (Tirmizî rivayet ederek hasen ve sahih demiştir).[583]
Râvİ; Amr b. Şuayb b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. Âs’dır (ra).
Hadisteki “ayakta” sözünden maksad; cumhura göre ayakta su içmenin caiz olduğu veya su içtiği yerin darlığından dolayı zarurete binâen böyle davrandığı ifade edilmiştir.
Rasûlullah’ın (s.a) oturarak içmesi çoğu zamanki hareketidir. Bu daha faziletlisİdir.
önceki üç hadis; ayakta, oturarak, yürürken yemek ve içmenin caiz olduğunu îzah etmektedir. Ancak oturarak içmek daha efdaldir.
Hz. Ali’nin (r.a) sözünde, hem sözlü, hem fiilî olarak bu konudaki hükmün beyanı mevcuttur.[584]
771. Enes’den (r.a) rivayet edildiğine göre “Nebî (s.a), birisinin ayakta su içmesine mâni oldu.”
Katide diyor ki, Enes’e: Ayakta yemenin durumu nedir? dîye sorduk. Enes (na):
Daha çirkindir, veya daha şerlidir, dedi. (Müslim rivayet etmiştir).[585]
Enes’in bir başka rivayetinde: “Nebî (sm) ayakta içmekten şiddetle mene/ti” denilmiştir.
Katâde b. Diârae es-Sedûsî, Basralı’dır. Tâbiîndendir, sikadır.
Müslim’in metninde “şeklindedir. Ancak “Eşerr “Ahbes” ifadelerinde râvinin zabt şüphesi vardır. Bu iki lafızdan hangisinin Enes’den (r.a) varid olduğu sabit değildir. Eşerr lafa sabit olsa bile fasih arapça bir kelimedir. Fakat kulanımı azdır.[586]
772. Ebu Hüreyre (ra), Rasûlullah’ın (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Sizden hiç kimse ayakta su içmesin. Unutarak içmişse istifra etsin.”(Müslim rivayet etmiştir)[587]
Hadiste “unutarak içerse” kaydı vardır. Çünkü mü’min kimse çoğu zaman yasaklanmış bir şeyi ancak unutarak yapar, kasden yapmaz.
Gerek nehiy hakkında ve gerekse cevazına dâir vârid otan hadisler mevcuttur. Doğru olan; nehye dair gelen hadisler ayakta su içmenin tenzîhen mekruh olduğunu beyan etmesine rağmen ayakta içmenin de caiz olduğunu beyan etmektedir.
Bazıları bu hadislerde nesh var demişlerse de, aralarını cem mümkün olduğu takdirde, neshe gerek kalmaz.
Nebî’nin (sa) ayakta su içmesi, onun için mekruh değildir. Bilâkis caiz olduğunu beyan içindir. Bununla beraber en faziletlisine devam ederdi. Unutarak ayakta su içen kimsenin, o suyu kusması müstehabtır.
Kadı tyaz (r.h); “İlim ehli arasında suyu ayakta içenin kusmayacağında ihtilâf yoktur” diyerek, hadisin zayıf olduğuna işaret etmiş. “Bu hadisin İşaretine İltifat edilmez. Çünkü hiçbir âlim böyle dememiştir” diyerek sözüne delil getirmiştir.
Kadı Jyaz’ın hadisi zayıf saymasına Nevcvî cevap vermemiştir, tnsaf yolu şudur ki, bir âlimin delilim incelemeden reddetmemesi gerekir.[588]
YÜZ ON BEŞİNCİ BÖLÜM
TOPLLTÜĞA SU VEREN KİMSENİN EN SON İÇMESİ MÜSTEHABDIR
Konu ile ilgili hadisler
773. Ebtı Katâde (ra), Netinin (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Topluluğa su dağıtan kimse en son /fer.” (Tirmizî rivayet ederek, hasen ve sahih demiştir).[589]
İbn Mâce’nin rivayetinde, Rasûluüah (s.a) Suffa ehlini çağırarak onlara süt ikram etmiş ve “Kavmi sulayan en son içer” buyurmuştur.
Bu hadis; su, süt, meyve v.s. yiyecekleri dağıtan kimsenin uyması gereken edep kuraUannı açıklamaktadır.
Bu hadiste ümmetin işini üzerine alan kimse, onlann faydasını temin için elinden gelen gayreti gösterir. Eziyetlerini giderir. Onlann maslahatını kendi maslahatına tercih eder. Bu gibi tevzî işlerinde büyüklerden başlar. Arta kalandan da kendisi istifade eder.[590]
YÜZ ON ALTINCI BÖLÜM
ALTIN VE GÜMÜŞ DIŞINDA BÜTÜN TEMİZ KAPLARDAN, NEHİRDEN (EĞİLEREK) AĞIZ İLE SU İÇMENİN CEVAZI, YEME, İÇME VE DİĞER HUSUSLARDA ALTIN VE GÜMÜŞ KAP KULLANMANIN HARAM OLUŞU
Konu ite ilgili hadisler
774. Enes (na) şöyle demiştir:
Namaz vakti gelmişti. Evi yakın olanlar evlerine gittiler. Bir grup da orada kaldı. Rasûlullah’a (s.a) avucunun kavrayabileceği küçüklükte taştan yapılmış bîr çömlek getirildi. Oradaki bütün grup abdest aldı. Ashab Enes’e (ra):
Ne kadardılar! diye sordular. Enes (ra):
Seksen küsur kadardık, dedi. (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir. Bu rivayet Buhârî’nindir.)[591]
Müslim’in rivayetinde: “Nebî(sjı) bir su kabı istedi Kendisine az su dolu, genişçe bir kap getirildi Parmaklarım bu suya soktu. Enes (ra)
Rasûlullah’ın (sm) parmak aralarından kaynayan suya bakakaldım. Yetmişle seksen kişi arasında kimse abdest aldığım tahmin ettim, dedi
Taş kapları abdest İçin kullanmak caizdir. Nebî (sa) suyu .bereketiyim parmak arasından çok akıtması onun mucizelerindendİr.
Rasûlullah (s.a) ile beraber kalanların evleri uzak olduğu için evlerine gitmediler.
Hadiste Rasûlullah’ın (s.a) ellerinden abdest alanlar, beraber olanlar olduğu gibi hepsine de şamil olma ihtimali vardır. Ancak evi yakın olanlar evlerine gidip abdest alanların, namaz kıldıktan sonra, tekrar bir başka namaz için abdest tazelemeleri ihtimali de vardır. Çünkü bu durumda abdest tazelemek müstehabtır. Veya abdestli olduklan halde teberrüken İkinci kez abdest atmışlardır.
“Parmaklarını sudan bir şeyin içine koydu” sözündeki hikmet; suda, ilâhî bir sır olarak perde vardır. Aslında kabın içinde su gibi herhangi bir şey olmadığı halde bile Allah (cc) suyu akıtmaya kadirdir.[592]
775. Abdullah b. Zeyd’den (ra) rivayete göre şöyle demiştir:
“Nebî (sa) bize geldi. Kendisine bakır kap içinde su çıkardık. (Ondan) abdest aldı.” (Buhârî rivayet etmiştir), [593]
Hadis, bakır kabı kullanmak ve ondan abdest almanın caiz olduğunu ifade etmektedir. Bazı âlimler, bakır kap kullanmayı yasaklasa bile, sözko-nusu olan bu hadise muhalefet etmelerinde muteber değildir.[594]
776. Câbir’den (ra) rivayete göre; Rasûlullah (sa) beraberinde bir arkadaşı ile Ensardan birisinin evine gitti. Sonra ona:
Yanında bu geceden kalmış, kırba içinde su varsa içeriz, yoksa nehirden ağzımızla içeriz, buyurdu. (Buhârî rivayet etmiştir).[595]
Ensar’dan olan kişi; Ebu’I-Heysem b. Tahyan’dır (ra) Rasûlullah’ın (sa) arkadaşı ise Ebu Bekir’dir.
“Geceden kalmış su” sözünün hikmeti, soğuk ve saf olmasıdır.
“Ağzımızla içeriz” sözü tenzihen nehiy olduğu halde cevaza delâlet eder. Ancak bu hadisteki manaya göre, bir kişinin karnı üzerine, yüzü koyun yatarak nehirden su içmesinde bir beis yoktur.[596]
777. Huzeyfe (ra) şöyle dedi:
“Nebî (s.a), bizi ipek ve atlas kumaş elbisesi giymekten, altın ve gümüş kaplardan su içmekten men ederek;
Bunlar, dünyada onlar, ahirette sizin içindir, buyurdu. (Buhar! ve Müslim rivayet etmişlerdir).[597]
Hadîs, ipek giymeyi erkeklere yasaklamaktadır. Altın ve gümüş kaplardan içmek veya kühl ve ben2eri şeyleri kullanmak da haram kılınmıştır.
“Bu gibi şeyler dünyada kâfirler içindir” sözü kâfirlere caizdir. Manasında değildir. Onlar da dünyada şer’î hükümlerle mükelleftirler. Ancak bu hükümlere bağlı kılacak îmandan uzaktırlar. Böylece sanki onlara serbestlik verilmiştir. Ama ahirette mes’uldürler. Ayrıca bunlardan da mahrumdurlar.
“Ahirette sizindir” çünkü, onlar azapta devamlı kalıcıdırlar. Bu sözde, dünyadaki takvanın güzel sonuçlarına, ma’sİyetin akıbetinin kötülüğüne de işaret vardır.[598]
778. ümmü Seleme’den (ra) rivayet edildiğine göre RasÛlullah (s.a):
“Gümüş kaptan İçen kimse karnına ancak cehennem ateşi doldurur” buyurdu. (Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdi).[599]
Müslim’in rivayetinde: “Altın ve gümüş tabaklardan yiyip, içen…” şeklindedir.
Bir başka rivayetinde İse: “Altın ve gümüş kaptan İçen kimse karnına ancak cehennem aıeşi doldurmaktadır” denilmiştir.
Hadiste, altın ve gümüş kapları, yemek, içmek veya başka hususlarda kullanan kimseler için şiddetli tehdid vardır.
İbn Hacer el-Heysemî “Zevâcir” adlı eserinde bu gibi kaplan kullanmanın günah-ı kebâirden olduğunu söylemiştir. Çünkü bu kaplan kullanmak israf ve şımankhk sebebidir. Aynca bu-gibi madenler İnsanlar arasında tedavülde kullanılan harcama maddeleridir. Bunlardan kap yapılırsa tedavülde dolasan bu nevi paralarda azalma görülür. Piyasada darhk baş gösterir.
Ancak zaruret hâlinde bunlar kullanılabilir. Çünkü Allah (cc)
“Allah (cx) dinde sizin için bir zorluk kılmamısttr” (Hacc, 78) buyurmaktadır.[600]
Kaynak :Riyazu-s Salihin-İmam-ı Nevevi