http://lovepowerman.com

RECEB AYI (Prof. Dr. M. Es’ad COŞAN)

13 Haziran 2010 | Kategori: Tasavvuf

RECEB AYI (Prof. Dr. M. Es’ad COŞAN)
Paylaş
Bugün, 01:44
Cumanız mübarek olsun, aziz ve sevgili AKRA dinleyicileri!..

Tabii, “Receb ayınız da mübarek olsun!” dememiz lâzım! Çünkü bu güzel cuma günü, aynı zamanda ilâhî mübarek bir mevsim olan üçayların birinci ayı recebin birinci günü… Yâni, çok güzel bir mevsime girmiş bulunuyoruz. Size bu üçayların mübarek olmasını, hayırlı olmasını dilerim. Çünkü biliyorsunuz, aylar mübarek olur, geceler mübarek olur, kandiller gelir geçer, ramazanlar olur biter; ama bütün mesele insanın kendisinde… Kendisi onların feyzinden, bereketinden istifade edecek bir tavır takınmayınca, mahrum kalır. Mahrum gelir, mahrum göçer. O güzel mübarek günler gelir geçer de istifade edemez. Allah bizi, o fırsatları güzel değerlendirenlerden eylesin… O sevablara nail olanlardan eylesin…

Peygamber SAS Efendimiz’den İbn-i Asâkir’in ve diğer kaynakların Enes RA vasıtasıyla rivayet ettikleri bir hadis-i şerifle başlamak istiyorum:

(Kâne izâ dehale receb, kàl:) “Receb ayı girdiği zaman, Peygamber Efendimiz şöyle dua ederdi: (Allàhümme bâriklenâ fî recebe ve şa’bân, ve belliğnâ ramadàn!) Demek nasıl dua edermiş Peygamber Efendimiz receb ayı geldiği zaman: “Yâ Rabbi, receb ve şa’ban ayının hayrının, bereketinin, nimetlerinin farkında olup, onlardan hissesini alıp, hissedar olup, bereketlere nail olanlardan eyle!.. (Ve belliğnâ ramadàn) Bizi receb ve şa’ban ayını güzel geçirmiş bir kul olarak ramazana ulaştır…”

(Ve kâne izâ kânet leyletül cumuati kàl:) Cuma gecesi olduğu zaman da derdi ki: (Hâzihî leyletül garrâu) Bu ne mutlu, ne kadar pırıl pırıl, nûrânî, şâşaalı bir gecedir. (Ve yevmün ezher) Ne kadar mutlu ve pırıl pırıl nûrânî bir gündür.”

Evet, şimdi cumanın gündüzüne geldik. Nurlu, mübarek, şâşaalı, pırıl pırıl, mânevî bakımdan çok güzel bir günde bulunuyoruz. Allah-u Teâlâ Hazretleri kıymetini bilmeyi nasib eylesin…

Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, Peygamber SAS Efendimiz tâ receb ayının başından ramazanı gözlüyor. Ramazanı arzuluyor, ramazana ulaşmayı diliyor. Burdan da anlıyoruz, “Recebi şa’banı bize mübarek eyle, ramazana ulaştır.” Yâni bu receb, şa’ban, ramazan –biliyorsunuz– bizim üçaylarımızdır. Dedelerimiz bu ismi koymuşlar, Allah razı olsun onlardan… Dinimizle ilgili kitapları, kaynakları okuyup, inceleyip her şeyi en güzel tarzda yapmağa, ibadetleri yerine getirip Allah’ın rızâsını kazanmağa çalışan mübarek ecdadımız; nur içinde yatsınlar, kabirleri nur dolsun, ruhları şâd olsun, makamları a’lâ olsun…

Bu üçayların içinde güzel fırsatlar var, çok güzel geceler var, kandiller var… Bunun ilki regaib kandili… Regaib kandilinin zamanı nedir, recebin kaçıdır?.. Recebin kaçı olduğu belli olmaz. Receb ayının girmesinden sonra ilk perşembeyi cumaya bağlayan gecesi regaib kandilidir. Mübarek, rağbet edilmesi, ibadet edilmesi gereken gecelerden birisidir. Bu sene dün akşam yaşadık.

Şimdi recebin 26’sını 27’sine bağlayan gece mi’rac kandili var… Peygamber SAS Efendimiz’in mi’raca çıktığı bir güzel, mübarek gecedir. Ondan sonra şa’ban ayının onbeşinde beraet gecesi, berat kandilimiz var… Bir senelik kaderlerin, olayların, mukadderatın tesbit edildiği bir gecedir. Önemli bir gecedir. O bakımdan o geceye hazırlanmak lâzım!.. O gecede Allah’a sığınıp saidler zümresine katmasını, şakîler zümresine koymamasını dilemek, ona göre hazırlanmak lâzım!..

Receb ayı tevbe ayıdır. Tevbe dönüş demektir.

(Ve men tâbe ilallàhi tâballàhu aleyhi) “Kul Allah’a yönelirse, Allah da ona yönelir.” Asıl mânâsı bu… Demek ki, tevbe ne oluyor?.. Tevbe insanın yanlış yoldan, cahilâne yaşayıştan, câhilâne işlerden, günahlardan, haramlardan, kusurlardan gafletlerden sıyrılıp Cenâb-ı Hakk’ın sevdiği yola, yöne dönmesi demek oluyor. Onun için bu receb ayı büyük bir tevbe ayıdır.

Cennetmekân Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddin Hocamız’ın Ramûzül Ehâdis isimli kitabından bir hadis-i şerifi daha okuyayım:

Buyurmuş ki Peygamber SAS Efendimiz: Bu uzun hadis-i şerif Taberânî’de rivayet edilmiş, Said ibn-i Ebî Râşid tarafından… Okuyalım, bakalım, ne var bu rivayette:

(Recebü şehrün azîm) Receb muazzam bir aydır, önemli bir aydır. Hürmetli bir aydır, büyük bir aydır. (yudàifullàhu fîhil hasenât) Allah-u Teâlâ Hazretleri bu receb ayında yapılan iyilikleri kat kat mükâfatlandırır. Ne demek?.. Başka aylarda yapılmış olsaydı aynı ibadet, verilecek olan mükâfatın kat kat fazlasını bu ayda verir. Bu mânâya geliyor.

Tabii receb ayında ilk düşüneceğimiz şey, tevbe etmektir. Yâni Allah-i Teâlâ Hazretleri’ne hulûs-u kalb ile yönelip, tevbe-i nasuh ile tevbe edip, bundan sonra artık Allah’ın sevgili kulları zümresine girmeğe çalışarak, sevgili kulları gibi hareket etmeğe çalışarak, iyi bir çizgiye gelmek, iyi bir istikamette, muntazaman, sağlam bir şekilde yürümek lâzım!..

Sonra, çok oruç tutardı Peygamber SAS Efendimiz receb ayında… Orucu da medhediyor. Orucun biliyorsunuz, insan iradesini eğitmekte çok etkisi var… İnsanoğlu yeme arzusuyla yaratılmış bir canlıdır. Bütün canlılarda bu arzu vardır. Yemek içmek arzusu, gıdasını temin etmek, karnını doyurmak isteği kuvvetli bir arzudur. İslâmda yeme içme oruç sûretiyle engellenerek –kendi kendimizi engelliyoruz. Yemiyoruz, içmiyoruz. Yemek hakkımız olduğu halde, içimizde iştihamız, arzumuz olduğu halde yemek, içmek ve bir takım kuvvetli duygulardan kendimizi men ediyoruz, tutuyoruz, alıkoyuyoruz.

Tabii, bu bir zorlama ile oluyor. Bu neyi getiriyor?.. İnsanın kendi arzularını yenmesini öğretiyor insana.. Kendi kendini dizgin altına almasını, zabt ü rabt altına almasını öğretiyor. Onun için receb ayında, tevbe ayı olduğu için oruç çok tavsiye edilmiş. Nasıl olacak?.. İnsan yememek sûretiyle azmini iradesini kuvvetlendirecek, nefsine hakim olacak. Nefsine hakim olmayı öğrenecek. Böylece tevbesi sağlam temellere dayanmış olacak. Sağlam bir şekilde yapılmış olacak ve tevbesinde sebatı, devamlılığı sağlanmış olacak.

(Fe men sàme yevmen min recebin) “Receb ayında bir gün oruç tutan kimseye, (fekeennemâ sàme seneten) sanki bir sene oruç tutmuş gibi sevaba nâil olur.” diyor Peygamber SAS aynı hadis-i şerifin devamında… Rabbimiz ekremül ekremîn olduğundan, en cömertlerin en cömerdi olduğundan, bizim acizâne nâcizâne yapmış olduğumuz ibadetlerimize, kat kat büyük büyük mükâfatlar veriyor. Hele meselâ Kur’an-ı Kerim’den biliyoruz, bir kadir gecesine tesadüf edip insan ihyâ etse, bin ay ibadet etmiş gibi, daha hayırlı bir sevab kazanıyor. Demek ki, recebde debir gün oruç tutsa, bir sene oruç tutmuş kadar mükâfat kazanacak.

(Ve men sàme minhü seb’ate eyyâmin gullikat anhü ebvâbü cehennem) “Receb ayında yedi gün oruç tutan kimseye cehennemin kapıları kapanır.” Biliyorsunuz, yedi kat cehennem olduğu rivayetlerde bildirilmiştir, yedi kapısı vardır. Cehenemin yedi kapısı ona kapatılır. Yâni, cehenneme girmeyecek.

(Ve men sàme minhü semâniyete eyyâmin futihat lehû semâniyetü ebvâbil cenneh) “Sekiz gün oruç tutana da, cennetin sekiz kapısı açılır. Biliyorsunuz cennette sekiz kapı var…

……..

Nuh AS’ı uzun uzun anlatmamız lâzım!.. Nuh AS Irak’ta yaşarken, Allah-u Teâlâ Hazretleri ona gemi inşa et diye emredince, o gemi yapmağa başladı. O zaman kavmi onunla alay etmeğe başladılar: “Allah Allah… Burda su yok, deryâ yok, niye gemi inşâ ediyorsun?” diye…

Allah-u Teâlâ Hazretleri’nin lütfu çok, her şeyi biliyor. Allah’ın has peygamberleri de yanlış iş yapmazlar, Allah’ın emrini tutarlar. Tabii, o gemiyi inşa etti, ondan sonra tufan başladı. Tufan başlayınca, Allah emredilen kimseleri gemiye almasını istedi. Nuh AS gemiye aldığı mahlûklarla beraber tufandan kurtuldu. Onun gemiye binmesinin de receb ayı içinde olduğunu hadis-i şerifin devamı bildiriyor.

Başka bir hadis-i şerifle, bu receb ayıyla ilgili konuşmamızı tamamlayalım: Hasan-ı Basrî’den mürsel olarak rivayet edildiğine göre, Peygamber SAS buyurmuş ki:

(Recebü şehrullah) “Receb Allah’ın ayıdır. (Ve şa’bânü şehrî) Şa’ban benim ayımdır. (Ve ramadànü şehri ümmetî) Ramazan da ümmetimin ayıdır.” buyurmuş. Receb ayının Allah’ın ayı olması, Allah tarafından kullarının afvü mağfiret edilmesi dolayısıyladır. Receb tevbe ayıdır, kullar tevbe eder. Allah da receb ayında kullarının tevbesini kabul eder. Onları afvü mağfiret eyler, günahlarını bağışlar. Defter-i a’malleri bembeyaz olur.

Şa’ban Peygamber SAS Efendimiz’in benim ayım dediği bir ay… Tabii biz de, şa’ban ayında Peygamber SAS Hazretleri’ne bağlılığımızı, sünnet-i seniyyesine ittibâmızı, ona salât ü selâmımızı çok yaparak, şa’ban ayını da ibadetle tâatle geçirmeğe gayret etmeliyiz.

Ramazan da bizim, Ümmet-i Muhammed’in ayıdır. Ramazanda da gayretimizi son noktaya getirerek, bu aylarda başlamış olduğumuz güzel çalışmanın sonucunu, ekimin hasadını almalıyız. Zâten bazı kitaplarda bildiriliyor ki: “Receb ekim ayıdır, şa’ban bakım ayıdır, ramazan da mahsulün biçildiği, alındığı hasad ayıdır, biçme ayıdır. Mahsulü kazanma, alma ayıdır.” diye…

Demek ki, bütün bu rivayetlere topluca baktığımız zaman, bu üç aylık devre içinde insanın Cenâb-ı Hakk’ın sevdiği yola girmesi, tevbe edip ibadetlere başlaması, iyi bir müslüman olarak yaşaması, oruçlarla nefsini ıslah edip, iradesini kuvvetlendirip içini dışını temizlemesi, sevabları kazanması, mübarek bir hayat yaşaması; ramazana girince de, bunları arttırıp en son büyük mükâfata erip, dünyada da ahirette de bayrama ulaşması planlanmış oluyor. Kullara bir imkân ve fırsat olarak bahşedilmiş oluyor.

Peygamber SAS Efendimiz bir keresinde minbere çıkarken, her adımda amin dedi. Bir adım çıktı, “Amin..”; bir adım daha çıktı, “Amin..”; bir adım daha çıktı, “Amin..” Sebebini sordular hutbesi bittikten sonra:

“–Yâ Rasûlallah! Minbere çıktığınız zaman amin dediniz, her adımınızda bunu neden söylediniz?” diye…

Buyurdu ki:

“–Üç dua etti Cebrâil AS, ben onlara amin dedim. Birisi: ‘Annesine, babasına veya sadece onlardan birine ulaşmış bir evlât, onlara güzel hizmet edip, onların hayır duasını alıp cenneti kazanamadıysa yazıklar olsun o evlâda!.. Burnu yerde sürtsün!’ dedi, ben de amin dedim.”

Demek ki insanın evlât olarak, anne babasının rızasını kazanması, elini öpmesi, gönlünü alması, hizmet eylemesi, böylece cenneti kazanması gerekiyor. Sağlığında annesinin babasının gönlünü alarak, Allah’ın rızâsını kazanması, cennetlik olması gerekiyor.

“İkincisi: ‘Ben peygamber olarak bir kulun yanında anıldığım zaman, o kul bana salât ü selâm getirmezse; ona yazıklar olsun!.. Onun burnu yerde sürtsün!’ dedi Cebrâil AS… Ben de ona amin dedim.”

Burdan anlıyoruz ki, Rasûlüllah anıldığı zaman, biz hemen “Sallàhu aleyhi ve sellem” veyahut “Aleyhis salâtü ves selâm” dememiz lâzım, veyahut güzel salevatlardan birisini söylememiz lâzım!.. Hattâ bu arada parantez açarak hatırlatayım, cuma günlerinde salât ü selâmı çok etmek, çok söylemek Peygamber Efendimiz’in tavsiyesidir. Hazır bugün cuma günüdür. Receb ayının ilk cumasıdır. Onun için elinizi tesbihi alıp yüz kere, bin kere yapabildiğiniz kadar Peygamber Efendimiz’e salât ü selâmı bugün çokça yapmaya çalışın sevgili dinleyiciler!..

“Üçüncüsü de: ‘Ramazan eriştiği halde bir kula, o ramazanın feyzinden, bereketinden istifade edememiş, ramazan gelmiş geçmiş de hâlâ Allah’ın mağfiret ettiği bir kul olamamışsa, Allah’ın affını, mağfiretini kazanamamışsa; yazıklar olsun o kula!.. Burnu yerde sürtsün!”‘ diye Cebrâil dua etti; ben de ona amin dedim. Üçüncü aminin sebebi de budur.” diyor o hadis-i şerifte Peygamber SAS Efendimiz…

Evet, Aziz ve muhterem kardeşlerim!.. Biz recebe başladık, recebin birinci günündeyiz. Şa’ban gelecek, kandiller gelecek, ibadetler edeceğiz, ramazana ulaşacağız. Salât ü selâmlarla teravihler kılacağız. Ramazanın son on günlerinde bir çok kardeşlerimiz inşaallah i’tikâfa girecekler. İbadetler ibadetler, bayram geldiği zaman, mutlaka afvü mağfiret olunmuş bir kul haline gelmeliyiz. O azimle çalışmalıyız.

Bu üç aylık mânevî, ilâhî kursu başarıyla bitirmeli, cehennemden azadlık beratını, belgesini, diplomasını; cennetlik olma diplomasını, vesikasını, şehadetnamesini, iznini, müsaadesini kazanmamız lâzım!.. Aksi takdirde bir de ufukta görünüyor ki, ramazandan istifade edemeyenler için bir de bedduası var Cebrâil AS’ın… Peygamber Efendimiz de amin demiş. Yâni, ramazan gelip geçtiği halde istifade edemediği zaman bir insan, hem istifadeden mahrum kalmış oluyor; hem de Cebrâil AS’ın o müthiş, tüyleri diken diken eden bedduası var:

“–Ramazan gelmiş geçmiş de istifade edememişse, yazıklar olsun!.. Burnu yerde sürtsün!”

Tabii, gerçekten o güzel ayda hiç kılı kıpırdamamış, Allah’a güzel ibadet etmemişse, mahrumiyetlere uğrar.

Sevgili dinleyiciler! Allah-u Teâlâ Hazretleri bizleri yolunda dâim eylesin, zikrinde kàim eylesin… Biz Allah-u Teâlâ Hazretleri’nin, alemlerin Rabbinin, Rabbimizin ibadetini candan, aşk ile şevk ile yapmalıyız. Muhtacız, bizim ihtiyacımız var… Allah-u Teâlâ Hazretleri’nin ibadete ihtiyacı yok, muhtac olan biziz. İbadete ihtiyacımız var, rahmet-ilâhiyeye ihtiyacımız var, lütf-u ilâhiye ihtiyacımız var… Bizim can ü gönülden çalışmamız lâzım!..

İbadet de çok güzel şey!.. İbadet eden insanın hayırları bereketleri çok olur.

Allah-u Teâlâ Hazretleri şu mübarek ayın birinci gününde, şu mübarek cuma gününde, şu mübarek saatlerde… Biliyorsunuz bir de cuma gününde gizli bir saat var; Allah saklamış. Herkes bilir de, sonra ben o saate isabet ettim diye güvenir diye, bazı güzel şeyleri Allah-u Teâlâ Hazretleri saklıyor. Kadir gecesinin de saklanması bundandır denilir alimler tarafından… Çünkü bilirse, “Tamam, ben kadir gecesini yapmıştım. Bin aydan daha hayırlıdır.” der, gevşer diye, onun için saklanıyor.

Cumanın içinde de farklı bir saat var, o saatte yapılan dualar makbul imiş. Onun için Rabbimizden niyaz ediyoruz, bizim şu yaptığımız dualarımızı da o gizli ama önemli, kıymetli olan saate rastlayan dualardan eylesin… Ahsen-i kabul ile makbul eylesin… Hem dünyada, hem ahirette sevdiklerimizle beraber aziz ve bahtiyar eylesin…

Sevgili AKRA dinleyicileri! Receb ayınızı tebrik ederim, şa’ban ayınız da mübarek olsun… Allah sıhhat afiyetle ramazana eriştirsin… Rahmetine ulaştırsın, sevdiği râzı olduğu kul eylesin… Cennetiyle cemâliyle cümlenizi müşerref eylesin…

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve bedrekâtühü!..

24. 11. 11995 Cuma Sohbeti – AKRA

Prof. Dr. M. Es’ad COŞAN



Yorum Yapın