NEFSİ HESABA ÇEKMENİN FAZİLETİ 3. bölüm
27 Mart 2010 | Kategori: Tasavvuf
Rivayet edilmiştirki ; mısır’da keşif ve keramet (istidraç) ile meşhur olmuş bir rahip vardı. Müslüman bir ali;Gidip bu rahibi öldüreyim.diye düşünerek o rahibin bulunduğu evin kapısına varır. Rahip içeriden;
“Ey müslümanların alimi! Elinde ki bıçağı at.” der. Bunun üzerine alim, bıçağı bırakıp içeri girer,
“Bu keşif keramet sana nereden geldi ?” der. Rahip
“Nefsime muhalefet etmekten !”
“Peki niçin müslüman olmuyorsun ?”
“Olur.” dedi şehadet getirerek müslüman oldu. Alim dedi ki;
“Seni müslüman olmaya sevk eden nedir?” Rahip şöyle cevap verdi;
“İslamdan söz edince nefsim istemedi. Bende ona muhalefet ettim.”
Ey nefsim! Sana yazıklar olsun! Allah-u Zülcelal;e karşı cesaretin; Allah seni görmüyor inancından doğuyorsa, küfrün ne kadar büyüktür. Veya Allah;ın senin durumuna vakıf olduğuna inandığın halde O’na karşı cesaret ediyorsan, ne kadar yüzsüz ve çirkin huylusun. Allah-u Zülcelal’in azabına katlanabileceğini mi zannedi-yorsun?
Ne kadar yazık. İstersen kendini bir dene. Bir saat güneşin altında veya hamamda kal veyahut parmağını ateşe yaklaştırda gücünün ne kadar olduğu ortaya çıksın. Yoksa Allah-u Zülcelal’in keremine, ihsanına ve onun senin taat ve ibadetine muhtaç olmadığına mı güveniyorsun?
Eğer öyle ise bil ki, Allah bir çok bu şekilde güvenenleri mahçup etmiştir. Peki neden dünya işlerinde Allah-u Zülcelal’in keremine güvenmiyorsun?
Nefsin arzusunu yerine getirmek için, onu elde etmek için canın çıkıncaya kadar her türlü hileye baş vuruyorsun. Yoksa Allah-u Zülcelal’in yalnızca ahirette mi cömert olduğunu sanıyorsun? Halbuki biliyorsun ki Allah’ın kanunu değişmez. O, hem ahiretin, hem dünyanın Rabbi’dir. Yazıklar olsun sana!
Ey nefsim! Nifakın ve batıl davaların ne kadar gariptir. Dil ile iman iddiasında bulunuyorsun! Halbuki sende nifak işi görülüyor.
Hasan Şazeli (k.s.) buyuruyor ki:
Nefsin en fazla hoşuna gitmeyen şey ibadet, zikir ve kuran-ı kerim okumaktır. Ama nefis ancak bunları yapmakla zayıflatılabilir, emir altına girecek hale gelir, kalbin huzuru, bunları yaparak nefsi susturmaya bağlıdır.
Allah-u Zülcelal’in rızasını talep ederek huzurla yapılan ibadet, manasında eriyerek yapılan zikir;,harflerin hakkını vererek okunan Kur;an , nefsi kahredecek amellerin başında gelir. Bu, amel ile nefse karşı yapılan cihad’da büyüklük ve ihlas makamıdır.
Bu amelleri yaparak nefsin sataşmasından Allah-u Zülcelal’e sığınmak, sadakat makamıdır. Sadece nefisten değil, dünyadan ve herşeyden sırrı kurtarıp Allah-u Zülcelal’e vermek, niyet makamıdır.
Ey Allah’ın kulu !
“Nefsin ve şeytanın istediklerinden vazgeç. Keyfine göre hareket etmeyi bırak. Eğer bu dediklerimizi yaparsan , salih kullardan olursun.”
“Tehlikeli bulduğun şeylerden herhangi bir işi yapmaz, hatta düşünmez ve gönül aleminde daima Allah-u Zülcelal’in korkusunu içinden çıkarmazsan, doğrulardan olursun.”
“Sakınmak istediğin nefsanilikden, çevre, arkadaş ve iş dolayısı ile kendini kurtarmazsan, derhal oradan ayrıl. O arkadaşı terk et, işi bırak. O zaman muhacirlerden (hicret eden ) olursun.”
“Gusle, abdeste, namaza, oruca, sabıra, kuran okuma, zikire ve diğer ibadetlere dikkat eder ve onların üzerinde devam edersen, nefis yoluyla gelecek her türlü kötülükten kurtulursun. Bütün bunları yerine getirmekle beraber yinede nefsin arzularına boyun eğersen, iman kalesinde saklanıp korunmaktan başka çaren yoktur. İman kalesi içinde de nefsin afetleri yakanı bırakmazsa, tevhid, iman, marifetullah ve Allah sevgisi ile meşgul olmaya çalış.”
“Mü’min olan kimse, nefsini keyfi arzusu üzerinde zelil etmez.”
“Fakirlik, su-i zan, insanların saygısını yitirme korkusundan dolayı nefsini arzularından men eden kimse, nefsine mağlup olmuş demektir.”