http://lovepowerman.com

KİMYÂ-YI SAÂDET İMAM-I GAZALİ KENDİNİ TANIMAK-7

18 Temmuz 2010 | Kategori: Tasavvuf

2. KONU: İLİM ÖĞRENMEK

Peygamberimiz buyuruyor ki ” İlmi arayıp da öğrenmek, bütün Müslümanlara farzdır.” Hadis te geçen ilmin hangi ilim olduğu hususu âlimler arasında ihtilaf mevzuu olmuştur: Kelam; (Yüce Allah’ı tanıma ve birliğini kanıtlama ilmi), âlimleri, hadiste
kastedilen ilim, kelam ilmidir diyorlar. Zira Yüce Allah’ı tanımak bununla olur.Fıkıh âlimleri, bu hadis te katedilen ilim, fıkıh ilmidir,diyorlar.Zira helal ve haram bu ilimle birbirinden ayrılır.Hadis âlimleri,bu hadiste kastedilen ilim, Kur’an-ı Kerim ve hadis ilmidir.Zira,şeriatın esası bu ilimdir, diyorlar.Mutasavvıflar da, hadiste anlatılan ilim, kalb hallerini anlatan ilimdir.Zira kul,ancak bu yolla Yüce Allah’a ulaşabilir,diyorlar.Yukarıda saydığımız dört gurubun her birisi, kendi ilmini büyük görüyor ve bundan dolayı da hadiste kastedilen ilim, bizim ilmimizdir, diyorlar.Bize göre ise hadisi şerifte kast edilen ilim, yalnız bir ilme mahsus değildir.Ayrıca bu ilimlerin tümünü öğrenmek de farz değildir. Şüpheleri gidermek
amacıyla bunu açıklamağa çalışalım: Kuşluk vakti Müslüman olan veya büluğa eren birisinin bütün ilimleri öğrenmesi farz değildir.O anda farz olan sadece La ilahe illallah Muhammedür Resülullah (Allah birdir, Muhammed de O’nun elçisidir)
kelimesinin anlamını yani,daha önceki konularımızda işlediğimiz Ehl-i sünnet in inancını bilmesidir. Bunları delilleriyle bilmesi gerekmez.Zira delilleriyle bilmek farz değildir.Sadece Yüce Allah ‘ın sıfatlarını,Peygamber Efendimizin sıfatlarını, ahireti,cenneti,cehennemi,haşrı ve neşri bilmesi ve inanması gerekir. Anlarki çeşitli sıfatlara sahip olan Yüce Rabbi,bu Rabbinin peygamberlerin dili ile söylenen emir ve yasakları vardır.Eğer dünyada iken Allah’a ve peygambere itaat ederse,öldükten sonra mutluluğa kavuşur,emirleri dinlemeyip,isyan ederse,asi olup güç durumlara düşer.Bu bilgiyi öğrendikten sonra şu iki çeşit ilmi öğrenmek insanlara farzdır:

a) Vücut organları ile ilgili,

b) Kalble ilgili ilim.

a) Vücut organları ile ilgili ilim iki kıs ımdır:

1) Yerine getirilmes i gereken emirler,

2) Yapmaktan kaçınılmas ı icab eden yasaklar.

Yerine getirilmesi gereken emirler şunlardır: Kuşluk vakti Müslüman olanın,öğle vakti geldiğinde abdest ve namaz farzlarını öğrenmesi farzdır.Sünnetleri öğrenmesi ise sünnettir,farz değildir.Zamanı gelmeden bir şey farz olmaz. Mesela akşam namazı vakti gelmeden önce akşam namazının üç rekat olduğunu öğrenmesi farz değildir.Ancak akşam namaz vakti geldikten sonra akşam namazının üç rekat olduğunu öğrenmesi farz olur.Aynı şekilde ramazan ayı gelince,oruç için niyet etmek gerektiğini ve sabahtan akşama kadar yemenin içmenin,cinsi münasebet te bulunmanın haram olduğunu öğrenmesi farz olur. Eğer nisap miktarı kadar mala sahipse,zekatın farz olduğunu hemen değil,ancak,bir sene geçtikten sonra bilmesi farz olur.Bir sene geçince,zekatın ne kadar olduğunu,kimlere verileceğini ve şartlarını öğrenir.Aynı şekilde,hacca gitmek kendisine farz oluncaya kadar hacbilgisi farz olmaz. Bunun vakti bütün ömürdür.Bunlar gibi, her işin ancak yapma zamanı geldikten sonra o işi bilmek farz olur.Evlenmeyi düşünmeden önce evliliğe ait bilgiler farz olmaz.Ancak evlenmek istedikten sonra,kadının kocasının üzerindeki hakları,hayız zamanında ve hayızdan sonra yıkanmayıncaya kadar cinsi birleşmede bulunmanın caiz olmadığını ve bunlar gibi evlilerin bilmesi gereken bilgiler öğrenmesi farz olur.Bir kimse Müslüman olduğu zaman sanat sahibi ise sanatla ilgili bilgileri,ticaret adamı ise faizle ilgili b ilgileri öğrenmesi farz olu r.Hatta eğer ticaretle uğraşıyorsa,İslamiyete aykırı düşen satışlardan kurtulmak için,alış -verişe ait bütün bilgileri örenmesi farz olur.Bunun içindir ki,Hz. Ömer (R.A.) bir gün çarşıda alış-veriş yapanları kamçılayıp öğrenmeğe gönderdi ve buyurdu ki: “Alış-verişe ait bilgileri bilmeyenin çarşıda durması doğru olmaz.Zira haram ve faiz yerler de haberleri bile olmaz”.Bunun gibi her mesleğin kendine ait bir ilmi vardır.Her meslek sahibinin,İslamiyetin mesleğiyle ilgili emirleri bilmesi gerekir.Örneğin hacamatçının (vücuttan kan alanın),insanın neresini keseceğini,hangi dişi sökeceğini,yaraların tedavisi için hangi ilacı kullanacağını ve bunun gibi şeyleri bilmesi icab eder.Bu bilgileri elde etmek herkesin durumuna göre değişir. Manifaturacının doktorluğa ait bilgileri öğrenmesi farz olmadığı gibi,doktorun da manifaturacılığa ait bilgileri öğrenmesi farz değildir.İslamın yapmasını
emrettiği işlere ait bilgiler böyledir.İslamın yasakladığı şeyleride bilmek farzdır.Bu bilgileri öğrenmek herkesin durumuna göre değişir.Giyilmesi erkekler için haram olan ipek elbise giyinenlere,içki içilen yerde veya domuz eti yiyenlerin yanında
çalışanlara,zorla alınmış bir yerde bulunanlara veya elinde haram mal bulunduranlara,âlimlerin bu hususlarda bilgi vermeleri farz olur.Bunlardan hangilerinin haram olduğunu söylemelidir ki,o kimseler harama yanaşmasınlar.Bir Müslümanın erkeklerle kadınların beraber bulundukları bir yerde, mahrem ve namahreminin kimler olduğunu,kime bakmakta bir sakınca bulunmadığını öğrenmesi farz olur.Bu bilgiler de herkesin durumuna göre değişir. Herkesin işi aynı değildir.Başkalarının işlerine ait bilgileri öğrenmek farz değildir.Mesela kadınlar için, hayız zamanında boşamanın caiz olmadığını öğrenmek farz değildir.
Ama boş anacak olan erkeğe bunları öğrenmek farz olur.

b) Kalble ilgili ilim de iki kısımdır:

1- Kalb halleriyle ilgili bilgiler.

2- İnançla ilgili bilgiler.

1- Kalb halleriyle ilgili bilgiler:Gurur,kıskançlık,başkası hakkında suçlayıcı düşüncelerde bulunma ve bunlara benzer
şeylerin haram olduğunu öğrenmek farzdır.Bu bilgiler bütün insanlara farz-ı ayindir(her insanın bilmesi gerekir).Çünkü bu söylediklerimizi herkes yapabilir.Bilmeden, bunlardan kurtulmak mümkün olmadığı için de bunları öğrenmek ve bunlardan kurtulma yollarını bilmek farzdır.Fakat âlim-satım,selem (peşin para ile veresiye mal alma)satış ,kira,rehin
ve fıkıhta adları geçen bunlara benzer şeylerle ilgili bilgileri öğrenmek farz-ı kifaye’dir(toplumda bir veya birkaç kişinin bilmesi farzdır).Yalnız iş yaparken bu hususta bilgiye muhtaç olana,bu ilmi öğrenmek farz-ı ayındır.(bizzat üzerine farzdır.) Bu son saydıklarımızı birçok kimse bilmeyebilir,bunda sakınca yoktur.Ama bir önceki paragrafta bahsettiğimiz kalble ilgili
halleri hiç kimse bilmemezlik edemez.

2- İnançla ilgili bilgilere gelince: İnancında bir şüphe meydana gelen kimsenin,o şüpheyi kalbinden gidermesi farzdır.Ancak o şüphenin aslında farz olan inançlarla veya şüphe kabul etmeyen inançlarla ilgili olması gerekir.Sonuç olarak diyebiliriz ki, ilim, bütün Müslümanlara farzdır.Fakat bu tek bir çeşit ilim değil,herkes için ayrı ilimlerdir.Herkesin durumuna ve vaktine göre değişir.Ama herkes mutlaka bir çeşit ilme ihtiyaç duyar.Bunun için,Peygamberimiz buyuruyor ki: ” İlmi arayıp da öğrenmek,her Müslümana farzdır.”

DİN, BİLGİSİZLİKTEN DOĞAN ÖZRÜ KABULETMEZ

Herkese işinden dolayı kendisine lazım olan ilimleri öğrenmesinin farz olduğunu gördük.Ama herkes bilirki, cahil daima tehlikelidir.Çünkü bir işle karşılaştığı zaman,cahilliğinden dolayı,o işteki hikmeti bilemez.Ama dinimiz,devamlı ihtiyaç duyulan ve karşılaşma ihtimali kuvvetli olan konularda bu bilgisizliği mazeret kabul etmiyor.Mesela bir kimse hayız
halinde bulunan veya daha hayızdan yıkanmamış olan hanımıyla cinsi münasebette bulunursa,ben bunu bilmiyordum demekle mazur sayılamaz.Aynı şekilde, öğrenemediği için sabah olmadan kandan kesildiğini gören hayızlı kadın,akşam ve yatsı namazlarını kaza etmezse,yahut bir erkek haram olduğunu bilmediği için hayız halinde bulunan eşini boşarsa,maruz olmaz. Hesap günü ona: “Sana ilim öğrenmenin farz olduğunu söylemiştik.Bu farzı niye yerine getirmedin de harama düştün!” derler.Yalnız çok seyrek meydana gelen veya beklenmeyen olaylarda bilgisizlik mazeret sayılabilir.

İLİMDEN DAHA ÖNEMLİ BİR ŞEY VARMIDIR?

Cahil insanın her zaman çeşitli tehlikelerle karşı karşıya olduğunu gördük. Buradan insanın uğraşacağı işler içersinde ilimden daha değerli vedaha üstün hiçbir şeyin bulunamayacağını anlamak mümkündür.İnsanın meşgul olduğu her sanat dünya içindir.İlim de bir çoklarına göre dünyadaki iyi mesleklerden biridir.Zira ilim öğrenen kimse şu dört durumda bulunabilir:

a) Miras veya başka bir yolla,dünyada kendisine yetecek kadar bir mala sahiptir.O takdirde ilim malını korur. Dünyada rahat ,
ahiret te mutlu olmasına sebep olur.

b) Fakirdir. Fakat ilim sayesinde kanaatkar olduğu için, az da olsa elinde bulunanla yetinmesini bilir ve İslamiyette fakirliğin kıymetli olduğundan haberdardır.Zira fakirler,zenginlerden beş yüzyıl önce cennete gireceklerdir.Böyle bir kimse için ilim dünyada rahata,ahirette de saadete vesile olur.

c) İlimle meşgul olduğu için, geçimi devlet hazinesi veya Müslümanlar tarafından sağlanır.Bu onun hakkı olan helal ve temiz bir malıdır. Geçimini temin edecek,harama el uzatmasını yahut zâlim bir padişaha avuç açmasını önleyecektir.Bu üç durumdan birisinde bulunan kimsenin din ve dünya ilimlerini öğrenmek istemesi, bütün işlerden daha iyi olur.

d) Fakirdir.Fakat ilmi dünyalık gayeler istemektedir.Kötü bir zamanda yaşadığı için geçimini temin edecek kadarını başkasından isteyemiyor.Ancak haraç ve haksız yollarla toplanan hazineden maaşalması veya insanlardan iki yüzlülükle ve alçalma ile paraalması icab ediyor.Böyle mal ve mevki elde etmek gayesi ile ilim öğrenmek isteyenler,dinimizce herkesin
öğrenmesi gereken ilimler dışında, ilim elde etmek yerine ticaret le uğraşıp kazanç sağlamaları daha iyidir.Zira yalnız dünyalık için ilim öğrenen şeytandan daha şeytan olur.İnsanlara çok zararı dokunur.Onun âlim olduğu halde harama el uzattığını,dünya menfaatleri için insanları kandırdığını gören her cahil ona uyar. Böylece insanlara zararı,faydasından çok daha fazla olur. Öyle ise bu çeşit âlimler ne kadar az olursa o kadar iyidir.İyidir diyoruz zira,dünya malına çok düşkün olurlar.Yoksa dini bakımdan ilimsizlik iyidir demek mümkün değildir.

SORU: İlim insanı dünya malına düşkün olmaktan alıkoyar.Nitekim birçok âlim: ” İlmi Allah için öğrenmedik,fakat ilim bizi Allah yoluna götürdü” demişlerdir.O halde ilim herkes için faydalıdır.Siz nasıl bazıları için faydalı değil,diyorsunuz?

CEVAP: Onları Allah yoluna götüren Kur’an-ı Kerim,Hadis-i şerif,ahiret yolunun sırları ve şeriatın ilimleridir.Bu ilimlerin aslını öğrenmeleri,kalblerdeki dünya tutkunluğunu gidermiştir. Diğer din büyüklerinin dünyadan uzak durduklarını görünce, onlara uymak istemişlerdir.İlim sahibi olduğu ve zamanları da uygun olduğundan onlar ilme uyarlar,ilim kendilerine değil.
Fakat zamanımızda okunan,mezheplerin ihtilafı,kelam,kısas ve sofilerin lüzumsuz sözleri gibi ilimlerle uğraşmak ve dünya için ilim yapan öğretmenlerden ders almak insanın yüzünü dünyadan çevirmez.Ama Allah’tan korkup günahlardan sakınan,İslamdaki büyük âlimlerin yolunu takip eden,dünya gururunu kötüleyip silen,ilimleri öğrenmekle meşgul olan âlimlerden ilim öğrenmek şöyle dursun,yüzlerini görmek bile herkese faydalı olur.İşte böylelerin öğrettiği işe yarayan bir ilim,şüphesizki iş yapmaktan çok daha iyidir.

SORU: Faydalı ilim nedir?

CEVAP: Faydalı ilim,insana dünyanın aşağılık ve geçiciliğini, ahiretin de üstünlük ve devamlılığını öğreten ilimdir.Faydalı ilim,dünyaya sımsıkı yapışıp ,ahireti akıllarına bile getirmekten kaçınan kimselerin yanılgı ve aptallıklarını açıklayan ilimdir.Faydalı ilim, Gururun, kıskançlığın,ikiyüzlülüğün, pintiliğin,kendini beğenmişliğin ve sonu gelmez bir hırsla dünyaya bağlanmışlığın kötülüklerini,zararlarını bildiren ve bunlardan kurtulma yollarını gösteren ilim’dir.Dünyaya sonu gelmez bir hırsla bağlananın bu ilme olan ihtiyacı,çölde susayanın suya,ağır bir hastanın ilaca olan ihtiyacı gibidir. Böyle bir
kimsenin yukarıda saydığımız ilimlerle meşgul olacağına fıkıh, ihtilaf kelam ve edebiyatla meşgul olması,hasta olanın,hastalığını artıracak şeyler yemesine benzer.Zira bu ilimler zayıf kalblere kıskançlık,iki yüzlülük,kendini beğenmişlik,övünme,gururlanma ve büyük mevkiler isteme hastalıklarının tohumlarını saçar.Bu tür ilimleri ne kadar çok öğrenirse,kötü şeyler de kalbinde o kadar fazlalaşır.

3. KONU: TEMİZLİK

TEMİZLİK Yüce Allah buyuruyor ki: “Muhakkak ki Allah, çok tevbe edenleri ve temiz olanları sever.” BAKARA SURESİ, Ayet: 222
Peygamberimiz buyuruyor ki: “Temizlik, Müslümanlığın yarısıdır.” Peygamberimiz buyuruyor ki: “Müslümanlık temizlik üzerine kurulmuştur.” Ayet -i celilede ve hadis-i şeriflerde gördüğümüz gibi dinimiz temizliğe büyük bir önem vermiştir. Ancak temizlik denince akla yalnız elbise ve vücudun suyla yıkanması gelmesin.İslamda temizliğin dört derecesi vardır.

1. DERECE: Kalb gözünün Yüce Allah’ı bilmekten başka her şeyden temizlenmesidir.Yüce Allah buyuruyor ki: ” (Habibim),Allah
de,sonra onları kendi başlarına bırak, batakta oynayadursunlar.” EN’AM SURESİ, Ayet : 91 Ayet -i celilede anlatılmak istenen şudur: Kalb,Yüce Allah’tan başka diğer şeyleri içinden atarsa, yalnız Yüce Allah’la meşgul olur,yalnız O’nu düşünür,”La ilahe illallah” kelimesinin aslıda budur.Bu,dos doğruların iman derecesidir. Kalbi Yüce Allah’tan başka her şeyden temizlemek,arıtmak imanın yarısıdır.Kalbte Yüce Allah’tan başka şeylere yer verilirse,kalb,Yüce Allah’ı devamlı olarak anma şerefini elde edemez.

2. DERECE: Kalbin dışının,kıskançlık,gurur,ikiyüzlülük,hırs,düşmanlık,gösterişiçin süslenmek ve buna benzer kötü ahlaklardan
temizlenmesidir.İnsan bu saydığımız kötü ahlakları kalpten uzak tutarak kalbi bunların tersi olan alçakgönüllülük,kanaat,tevbe,sabır,Allah korkusu,ümit ,sevgi ve bunlara benzer iyi ahlaklarla süsleyebilir.Bu da Allah’tan korkup,günahlardan sakınanların iman dereces idir. Böyle kötü ahlaklardan temizlenmek de,imanın yarısıdır.

3. DERECE: Vücut organlarının dedikodu, yalan, haram yemek,ihanet etmek ve namahreme bakmak gibi günahlardan temizlenmesidir.
Böylece her zaman saygılı ve Yüce Allah ‘ın emirlerini yerine getirmeye hazır bulunur.Bu, zahidlerin (devamlı ibadetle meşgul olanların) iman derecesidir.Vücudun bütün organlarını haramdan korumak da,imanın bir yarısıdır.

4. DERECE: Vücudun ve elbis elerin pisliklerden temizlenmesidir.Vücut ancak böyle temizlenerek rüku,secde ve namazın diğer
şartlarını yerine getirme şerefini elde edebilir.Bu,bir Müslümanın temizlik dereceleridir.Kâfir ile Müslüman arasındaki fark buna riayet etmektir. Bu da imanın bir yarısıdır.Görülüyor ki,temizliğin her derecesinde imanın bir yarısı vardır. Böyle
olduğu için “Müslümanlık temizlik üzerine kurulmuştur” buyuruldu.Temizlik denince herkesin aklına ilk gelen vücut ve elbise temizliğinin,temizliklerin en son derecesi olduğunu görüyoruz.Bu,kolay olduğu ve nefsi de ilgilendirdiği için böyledir.Çünkü nefis temizliği sever,temizken rahat olur.Böylece herkes onu temiz görür ve zahit olduğunu anlar.Onun için bu tür temizlik insana kolay ve zevkli gelir.Fakat kalbi kıskançlık,gurur,ikiyüzlülük,dünya sevgisi,kötülük ve günahlardan temizlemekte, nefsin hiçbir rolü yoktur.Gözler de bunu görmez.Ancak Yüce Allah görür.Onun için herkes buna rağbet etmez.

TEMİZLİKTE İHTİYATLI OLMA

Vücut ve elbise temizliği,görünüş tü her ne kadar temizlik derecelerin en aşağısı ise de yine büyük bir fazileti vardır. Fakat şartlarına dikkat etmek,vesveseye kaçmamak ve aşırı su harcamamak gerekir.Vesvese ve aşırı harcamaya kaçmak dinimizce hoş karşılanmamıştır.Hatta günaha bile sebep olabilir.Sofilerin adeti olan çorap giymek,tozdan korunmak için örtünmek,temizliğinde şüphe olmayan suyu aramak ve kimsenin elini sokmaması için ibriği korumak gibi şeylerin hepsi iyidir. Fıkıh âlimlerinin ve bunlara riayet etmeyen diğerlerinin,bu gibi şeylere itiraz etmeleri caiz değildir.Ancak bunları yapanların da fıkıh âlimlerine ve kendilerin uymayanlara asla itiraz etmemeleri gerekir.Zira ihtiyat iyidir ama şu altı şart la:

1. ŞART: Bunlarla geçirilen zaman, daha önemli işleri aksatmamalıdır.Eğer bir kimsenin ilim öğrenmeğe gücü yetiyorsa yahut
fikir ve zikirle meşgul olup keşfi artacaksa veya bir işle uğraşması çoluk çocuğunun geçimini temin edip,başkalarına muhtaç olmasını önlerse ve de temizlikle abdestteki titizlik bu işlerine mani olacaksa,ihtiyat la vakit öldürmesi gerekmez.Çünkü
bütün bunlar ihtiyattan daha önemlidir.Bundan dolayı ashab-ı kiram (A.R.) böyle ihtiyatlarla hiçbir zaman değerli vakitlerini harcamamışlardır.Zira onlar din uğrunda savaşma,helal rızk kazanma ve ilim öğrenmek gibi bu ihtiyatlardan daha önemli işlerle uğraşmışlardır.Bundan dolayı yalın ayak gezer,temiz toprak üzerinde namaz kılar,yere oturup yemek yer,ellerini ayaklarına sürerlerdi.Hayvan terinden sakınmaz ve vücut ile elbisenin temizliğinden çok kalb temizliğine önem verirlerdi.Öyle ise Sofiler böyle yapan kimselere itiraz edemezler.Tersine gevşeklik ve tembellik ederek ihtiyata dikkat etmeyenin de,ihtiyat sahiplerine itiraz etmesi yakışık almaz.Zira ihtiyatlı olmak,ihtiyatsızlıktan daha iyidir.

2. ŞART: İhtiyata uyanlar kendilerine ihtiyatın ikiyüzlülük ve gösterişinden korumalıdırlar.Zira ihtiyat gösteren herkes bir
yerde: ” İşte ben zahidim.Kendimi böyle temiz tutuyorum” demiş olur.Bunları yapmakla şeref kazanır.Eğer yere yalın ayak basmakla veya başkasının ibriğinden abdest almakla gözden düşeceğinden korkuyorsa kendisini zorlayıp insanların yanında
yalınayak yere basması ve ruhsat yolunu takip ederek kalben ihtiyatlı olmağa çalışması gerekir.Bunları yaparken gururu onu engellerse,ikiyüzlülük felaketinin kendisinde bulunduğunu bilsin.Eğer yapmak isteyip de gururu onu yaptırmazsa o zaman yalınayak dolaşmak,toprak üzerinde namaz kılmak, yani ihtiyatları elden bırakmak farz olur.Zira ikiyüzlülük haramdır.İhtiyatise sünnettir.Eğer sünnet olan ihtiyatı terketmeden haramdan kurtulmak mümkün olmuyorsa,o zaman terketmek
farz olur.

3. ŞART: Arasıra ihtiyatı elden bırakarak,ihtiyatı kendine farz etmemek gerekir.Peygamber efendimiz bir müşrikin (Allah’a
ortak koşanın) ibriğinden abdest almıştır.Hz. Ömer (R.A.) bir hıristiyan kadınının testinden abdest almıştır.Onlar çoğunlukla toprak üzerinde namaz kılar,araya bir örtü koymadan toprak üstünde uyumayı daha iyi bulurlardı.O halde onların ahlakını kendi nefsine layık görmeyip büyüklenen kimse,ihtiyatla nefsini ters yola sokmuş olur.Böyle hallerde ihtiyattan önemle kaçınmak gerekir.

4. ŞART: Müslümanları incitmeye sebep olan ihtiyatlardan vazgeçmek gerekir. Zira insanların kalbini kırmak haramdır.İhtiyatı terk etmek ise haram değildir.Örneğin selam verdiği bir kimse terli eli veya yüzüyle kendisiyle tokalaşmak yahut sarılmak istese,kendisinin de onunla tokalaşması veya sarılması gerekir.Zira bundan kaçınmak haramdır.Hatta zamanımızda öyle Müslümana iyi davranmak ve yakınlık göstermek,binlerce ihtiyattan daha değerli ve üstündür.Yine birisi seccadesine bassa, ibriğinden abdest alsa,bardağından su içse,onu alıkoyması veya hoşlanmadığı belirmesi çirkin olur.Peygamber Efendimiz bir gün zemzem suyundan içmek istedi.Hz. Abbas (R.A.): “Bu suya birçok el sokulmuş ve karışmıştır.Sizin için özel bir kova alıp su çekeyim” dedi.Peygamberimiz buyurdu ki: “Hayır,ben Müslümanların elinin bereketini daha çok severim.” Birçok bilgisiz zahid bu incelikleri bilmez,ihtiyat etmeyen insanlardan uzaklaşır,onları incitirler.Hatta bazen babasına,anasına,arkadaşına ve
kardeşine ibriğine veya elbisesine dokundukları için kötü sözler söyledikleri olur.Bütün bunlar haramdır.Farz olmadığı halde ihtiyat sebebiyle böyle davranışlarda bulunmak caiz olmaz.Zira çok zaman bu tür hareketlerde bulunanlarda gurur meydana gelir.Biz böyle yapıyoruz diye insanlara minnet eder sürünmemeleri için uzak dururlar.Kendilerinin temiz olduğunu gösterir ve kendilerinin üstün diğerlerinin pis olduğunu iddia ederler.Oysa pis dedikleri sahab-ı kiramın yaptıklarını yapıyordur.Büyük
abdest ten sonra taş ile temizlenmeyi yeterli görmeyi,büyük günah sayarlar.Kendilerini temiz başkalarını pis görmeleri,kötü ve çirkin ahlaklarından ileri gelmektedir.Kalblerinin pis olduğunu gösterirler.Kalbi bu kötülüklerden temizlemek farzdır. Bütün bunlar insanı felakete götüren sebeplerdir.Oysa ihtiyaten vazgeçmek felakete neden olmaz.

5. ŞART: Yemek,içmek,giyim ve konuşlarda bu ihtiyatlara dikkat etmek gerekir.Zira bunlar daha önemlidir. Eğer önemli olanı
yapmıyorsa,ihtiyatı gösteriş olsun diye veya adet olarak yaptığı meydana çıkar.Cahilin yıkadığı örtü üzerinde namaz kılmaz ama yemekte ihtiyat daha da önemli olduğu halde,onun evinde pişmiş olan yemeği yer,niçin? Zira bu işlerinde samimi değildir. Birçokları pazarcıların evinde yemek yer ama namazlıklarında namaz kılmazlar.

6. ŞART: İhtiyattan dolayı yasak ve kötü şeyler yapmamak gerekir.Mesela: abdest alırken üç defadan fazla dört defa yıkanmak yasaktır.Yine abdesti uzatıp bir Müslümanı bekletmek,çok su kullanıp namazın ilk vaktini g eçirmek,eğer imamsa cemaati bekletmek kötü şeylerdir.Bir Müslümana söz verip vaktinde yerine getirmemek de iyi değildir.Zira diğerinin zamanı boşa gidip, kazancı azalabilir ve çoluk-çocuğu sıkıntıya düşebilir.Bu gibi işler farz olmayan ihtiyat için mübah olmaz. Mesela bazıları
kimsenin kendilerine dokunup sürünmemesi için mescidde geniş bir seccade yayarlar.Bunda üç çeşit kötülük vardır.Biri Müslümanlardan fazla yer almak.Onun hakkı sadece secde edeceği yer kadardır.İkincisi böyle yapmakla safların bitişik olmasını önler.Oysa kardeş gibi omuz omuza dayamak sünnettir.Üçüncüsü: Müslümanlardan köpekten kaçarcasına kaçıyor.Birçok bilgisiz zahidler,kötü olduğunu bilmeden,bu çeşit kötülükler yaparlar.

TEMİZLİĞİN KISIMLARI

Batıni temizlik üç kıs ımdır:

1- Organları günahtan temizlemek (Eli, dili, ayakları, gözleri vs…haramdan alıkoymak.)

2- Kalbi kötü ahlaktan temizlemek,

3- Kalbini Yüce Allah’tan başka herşeyden temizlemek,

Zahiri temizlik te üç kısımdır:

1- Pislikten temizlenmek,

2- Abdestsizlik ve cenabetlikten temizlenme (Namaz ve boy abdesti almak.)

3- Vücuttaki kiri ve tırnak,kıl gibi uzayan kısımlarını temizlemek.

PİSLİKTEN TEMİZLENME

Yüce Allah ‘ın yarattığı taş ve toprak gibi cansız, bitki gibi canlı şeyler temizdir.Yalnız alkolün azı da çoğu da pistir. Köpek ve domuz dışında bütün hayvanlar da temizdir.(Köpek, Hanefi ve Maliki mezheplerine göre temiz,Şafii mezhebine göre pistir.(İmam-ı Gazali de Şafii mezhebine göre ictihad yapmıştır.) Şu dört tanesi hariç canlıların ölüleri pistir.

1- İnsan ,

2- Balık,

3- Çekirge,

4- Vücutlarında kan dolaşmayan hayvanlar. (Sinek,arı,akrep ve yemeğe düşen böcek gibi.) (Köpek ve domuzun dirileri pis oldu
ğuna göre,ölüleride pist ir).Canlıların iç organlarında değişikliğe uğrayan ve bozulan herşey pistir.Ancak canlılıkları kendinden olan meni,kuş yumurtası ve ipek böceği gibi şeyler böyle değildir.Ter ve göz yaşı gibi şeyler temizdir.Pis olan birşeyle namaz kılınmaz.Ancak zorluk veya mecburiyetten dolayı şu beş şey affedilmiştir.

1- Su bulunmadığı yerde,arka yolun başka tarafa bulaşmaması şartıyla,üçtaşla temizlendikten sonra pisliğin kalan eseri.

2- Yollardaki çamur pistir.Fakat insanın kendisini bu çamurdan koruyamadığı kadarı mahzurlu değildir.Ancak yere düşme veya
elbisenin bir hayvan tarafından yırtılması hallerinde elbiseyi değiştirmek veya temizlemek gerekir.Böyle bir elbise ile namaz kılınmaz.

3- Çizmenin üzerindeki sakınılamayacak pislik affedilmiştir.Çizme bir yerde silindikten sonra,onunla namaz kılınabilir.

4- Az veya çok,elbisede bulunan pire kanı sakınca kabul edilmemiştir.

Ona ter karışsa da hüküm böyledir.

5- Deride bulunan yaralardan çıkan su rengindeki sıvı affedilmiştir.Zira her zaman su akıtan böyle yaralar genellikle sürekli
olarak vücutta bulunur.Ama yara büyük olursa ve içinden cerahat çıkarsa temiz değildir.Zira böyle büyük yaralar her zaman değil,nadir olarak meydana gelir.Böyle yaraları yıkamak farzdır.Yıkandıktan sonra geriye az bir şey kalırsa mahzur teşkil etmez.Kesilen yerden az bir şey kalır da yıkanmasında zarar varsa,namazı kaza etmek gerekir.Zira bu her zaman değil nadir olarak meydana gelen bir özürdür.

TEMİZ OLAN ve TEMİZ OLMAYAN SULAR

Sıvı pislikler,bir defa yıkanmakla temiz olunur.Fakat katı pislikler yok oluncaya kadar yıkanmakla ancak temizlenir.Katı pislik yıkanmadan oğulur,kazılır veya fırçalanırsa,renk ve kokusu kalsa bile temiz olur.Tabiat ta Yüce Allah’ın yaratmış olduğu her türlü su hem temizdir,hem de temizleyicidir.Yalnız şu dört çeşit su temiz değildir.

1- Kendisiyle bir defa abdest alınmış olan su temizdir (içilir),fakat temizleyici değildir.(Kendisiyle bir daha abdest
alınamaz,pislik yıkanamaz.)

2- Kendisiyle pislik yıkanmış olan suyun renk,koku ve tadında pislikten dolayı bir değişiklik meydana gelmişse temiz olmadığı
gibi temizleyicide değildir.Ama bu suyun renk, koku ve tadında bir değişiklik meydana gelmemişse su temizdir.

3- İki yüz elli menden (500 litreden) az olan ve içine pislik düşen suyun rengi, kokusu ve tadın da bir değişiklik meydana
gelmezse,şafii mezhebine göre pis değildir. Ama su ikiyüz elli menden (500 litreden) fazla olursa ve içine pislik düşmekle de bir değişme olmazsa pis olmaz.

4- Suyun içine zaferan,sabun ve sedir ağacı kabuğu gibi korunulması mümkün olan temiz şeyler düşüp renk, koku ve tadını bozsa
bile su yine temizdir,fakat temizleyici değildir.Eğer çok az değişme olmuşsa o zaman temizleyici de olur.

HADESTEN (ABDESTSİZLİK ve GUSULSÜZLÜKTEN) TEMİZLENME

Bunu beş konuda inceleyeceğiz:

1- Abdest bozmanın (helaya çıkmanın) edepleri,

2- Pislikleri dışarı attıktan sonra temizlenmek,

3- Abdest,

4- Gusül,

5- Teyemmüm.

TUVALETE ÇIKMANIN EDEPLERİ

Açık arazide tuvalete çıkma ihtiyacı hiss ediliyorsa insanların gözünden uzaklaşmak,mümkün olduğu kadar bir duvarın veya yüksek bir yerin arkasına gitmek gerekir.Tuvalet yapılırken şu hususlara dikkat edilmelidir.

a) Oturmadan avret yeri açılmamalı,
b) Yüz güneş ve aya dönülmemeli,
c) Yüz ve arka kıbleye gelmemeli (yan tarafı kıbleye dönük olmalı). Kapalı yerde yönün önemi yoktur.
d) İnsanların toplandıkları yerlerde tuvalet yapılmamalı.
e) Durgun suya su dökmemeli,meyve ağacının altına büyük abdest yapmamalı.
f) Hiçbir oluğa küçük veya büyük abdest yapmamalı.
g) Sert bir cisme veya rüzgara karşı su dökmemeli. Çünkü kendi üzerine sıçrar.
h) Özürsüz olarak ayakta su dökmemeli.
I) Otururken soL ayağa dayanmalı.
j) Abdest veya gusül abdesti alınan yere küçük abdest bozmamalı.
k) Tuvalete sol adımla girmeli,sağ adımla çıkmalı.
l) Üzerin de Yüce Allah’ın ismi yazılı hiçbir şey açıkta bulundurmamalı.
m) Başı açık tuvalete girilmemeli.

Helaya girerken:

اَللَّهُمَّ اِنِّى اَعُوذُبِكَ مِنَ الرِّجْسِ وَالنَّجَسِ الْخبِيثِ الْمُخْبِثِ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

“Allâhümme innî eûzu bike mine’r ricsi ve’n necesi’l habîsi’l muhbisi’ş şeytâni’r racîm”
“Allah’ım, kirden, pislikten tepeden tırnağa pis olanlardan, pisliklerle hemhâl olanlardan (Allah’ın rahmetinden kovulmuş şeytandan) Sana sığınırım.” “Euzu billahi minerricsin necsil habisil mahberi,mineş şeytanirracim”

Peygamberimiz (a.s.m.), tuvaletten sağ ayağıyla çıkar ve şöyle dua ederdi :

غُفْرَانَكَ… اَلْحَمْدُ للَّه الَّذِى اَذَاقَنِى لَذَّتَهُ وَاَبْقَى فِىّ قُوَّتَهُ وَاَذْهَبَ عَنِّى اَذَاهُ

“Gufrâneke… Elhamdülillahillezî ezagani lezzetehû ve ebkâ fîyye kuvvetehû ve ezhebe annî ezâhû.”
“Allah’ım, Senin mağfiretini dilerim. Nimetin lezzetini bana tattıran, onun kuvvetini bende bırakıp, eziyetini benden gideren Allah’a hamdolsun.”
çıkarken de: “Elhamdülillahillezi ezhebe anni ve ebba aleyya ma yenfeuni” duaları okunmalıdır.

İSTİNCA (KATI BİR CİSİMLE TEMİZLENME)

İstinca şöyle yapılır: İstinca yapacak olan önce yanına üç kerpiç parçası veya üç düzgün taş alır.Abdest bitince sol eline bir taş alır,pislik bulaşmayan yere koyup çeker.Pisliği etrafa bulaştırmadan temizler.Böylece üç taşı kullanır.Eğer temizlenmezse,iki taş daha kullanır.Taş adedinin tek olmasına dikkat eder.Sonra zekerini sol eliyle alarak sağ elinde bulunan taşa üç defa,eğer taş yoksa duvarda ayrı yerlere üç defa sürer.Zekeri sol elle hareket ettirmek,sağ ele almamak gerekir.Bu şekilde temizlendiğine kanaat getirirse temizleme işlemi biter.Fakat taştan sonra su ilede yıkamak daha iyidir.Su kullanmak istediği zaman,yerinden ayrılıp üzerine su sıçramayacak bir yere gider,sağ eliyle suyu döküp sol eliyle yıkar.Bu işleme pislik tamamen yıkanıncaya kadar devam eder.Suyu çok dökmemek ve temizlemede zorlanmamak gerekir.Böylece içeri su kaçmaz. Hele istinca ile temizlenmede çok rahat olmalı kendini hiç sıkmamalıdır.Bu vaziyette suyun ulaşmadığı yer,iç kısımdan sayılır ve içte kalanlar pislik hükmüne girmez.Ves veseli,kuruntulu davranmamak gerekir.İstibrada (idrardan sonra aleti temizlemede) sol elini zekerin altına koyup üç defa sallar,üç adım yürür ve üç defa öksürür.Böylece temizlenmiş olur.Bundan daha fazla uğraşıp kendine sıkıntı çektirmemek gerekir.Aksi takdirde kuşkuya düşer.Her istinca yapıştan sonra üzerinde bir ıslaklık
kaldığı zehabına düşerse,kilotuna su serpsin ve bu ıslaklık sudandır,desin.Peygamberimiz böyle kuşkuya düşenler için: “İstincayı bitirince elini toprağa sürsün, sonra yıkasın.Böylece hiç koku kalmaz” buyurmuştur.İstinca yapılırken şu dua okunur: “Allahümme tahhir kalbi minennifaki,harssın ferci minel efrahisi..”

ABDEST NASIL ALINIR?

İstincadan sonra ağzını misvaklar.Ağız şöyle misvaklanır.Önce dış tarafın sağ üst ve sağ alt ,sonra sol üst ve sol alt ,iç tarafta da aynı sıra takip edilerek dişler sonra dil ve damağa değdirilerek ağız misvaklanır.Misvaklama çok önem vermek gerekir.Zira,Peygamberimiz buyuruyor ki: “Misvakla kılınan bir namaz,misvaksız kılınan yetmiş namaza eşittir.”
Misvak kullanırken şöyle denir: Yüce Allah’ın ismini söylediği yeri temizlemeğe niyet ettim.Her abdest alışta misvak kullanmak sünnet olduğu gibi,ağızda bir değişiklik hiss edildiği mesela uykudan kalktıktan veya kokulu bir şey yedikten sonrada misvak kullanmak sünnettir.Devamlı abdestli olmak sünnettir.Zira sevgili peygamberimiz devamlı abdestli olurdu.

Abdest şöyle alınır:

Yüksekçe bir yere oturup yüzünü kıbleye çevirir ve şu duayı okur: “Bismillahirrahmanirrahim. Euzu bike min hemezat iş-şeyatin.Ve euzu bike Rabbe en yuhdarun.
Sonra sırasıyle şu yolu takip eder:

1- Şu duayı okuyarak her iki elini üç defa yıkar: “Allahümme inni es’elükel yümne vel berekete ve euzu bike mineş şu’mi vel
halketi.”

2- Namaz için abdest almaya ve abdestsizlikten kurtulmaya niyet eder.(Bu niyet yüzünü yıkayıncaya kadar devam eder.)

3- Ağzına üç defa su verip gargara yapar.Oruçlu olan kims e ağzına su alırken fazla mübalağa yapmamalıdır.Ağıza su verilirken
şu dua okunur: “Allahümme a’ni ala zikrike ve şükrüki ve tilaveti kitabike.”

4- Burnuna üç defa su verir. Burna su verilirken şu dua okunur: “Allahümme erihni rahiyatel cenneti ve ente anni rad.”

5- Yüz üç defa yıkanır.Çok sık sakallılar hariç,su kılların dibine ulaşmalıdır.Sakalın üzeri sıvazlanmalı ve parmaklarını
aralarına sokup hilallamalıdır.Parmaklar göz çukurlarında gezdirilip oralarda bir şey varsa temizlenmelidir.Yüzün sınırı: Uzunlamasına,çenenin alt ından,alında saç biten yere kadar,enlemesine de kulaktan kulağa olan kısımdır.Yüz yıkanırken şu dua okunur: “Allahümme beyyid vechi bi nurike yevme tabyaddu vücudu evliyaike.”

6- Sağ kol dirseklerle beraber üç defa yıkanır.Yıkanırken dirsek ne kadar geçilirse o kadar iyi olur.Sağ kol yıkanırken şu
dua okunur: “Allahümme a’tini kitabi biyemini ve nasibni his aben yesira.”

7- Sol kolda aynı şekilde üç defa yıkanır. Eğer parmakta yüzük varsa altına su girmesi için oynatılır.Sol kol yıkanırken şu
dua okunur: “Allahümme inni euzu bike entu’tini kitabi şimali ev min veraiz-zahri.”

8- İki elini ıslatıp parmak uçlarını birbiri üzerine koyarak iki el birlikte başın ön tarafından başlayarak arkaya doğru
sıvazlayıp tekrar başlanan yere getirilir. Böylece başın yan taraflarındaki saçlarda ıslanmış olur.Bu hareket bir defa yapılır.

9- Aynı şekilde bütün baş üç defa sıvazlanır. Her defasında şu dua okunur: “Allahümme gasini birahmetiki ve enzil aleyye min
beratike ve ezlifni tahte arşike yevme la zille illa zilluke.”

10- Üçer defa her iki elini ıslatıp şehadet parmaklarıyla kulakların deliklerini,baş parmaklarla da kulakların dışını
sıvarlar.Kulaklar meshedilirken şu dua okunur: “Allah ümmec-alni minellezine yertemi ağlalı.”

11- Ellerini ıslatıp boynunu sıvazlar ve şu duayı okur. “Allahümme fi rekabeti minennari ve euzü bike münes selasılı vel
ağlalı.”

12- Önce sağ ayağını üç defa bilekteki çıkıntıların üst kısmıyla beraber yıkar. Ayak parmaklarının arasını sol elin ince
parmağıyle,ayağın küçük parmağından başlayarak sıvazlar. Bu sıvazlama sol ayakta büyük parmakta başlayıp, küçük parmakta biter. Aynı şekilde sol ayak ta üç kez yıkanır.Ayaklar yıkanırken şu dua okunur: “Allahümme cebbit kademeyye ales sıratı yevme tezillü ekdemülmünafikin.” Böylece abdesti bitirdikten sonra şu duayı okur: “Eşhedü en La ilaheillallah, vahdehü laşerike leh ve eşhedü enne Muhammeden Abduhu ve Resulühü.Allahümmec’alni minet-tavvabin vec’alni minel mütetahhirin
vec’alni min ıbadikes-s alihin.” Arapça bilmeyenlerin,okuduklarını anlayabilmeleri için bu duaların manalarını öğrenmeleri gerekir.Peygamberimiz buyuruyor ki: “Abdest alırken Yüce Allah’ı ananların bütün organları günahlardan temizlenmiş olur.Eğer Yüce Allah anılmazsa,suyun ulaşamadığı yerler temizlenmez.” Abdestli olunsa bile her namaz kılınışta yeniden abdest almak sünnettir.Zira,Peygamberimiz buyuruyor ki: “Yüce Allah, abdestini tazeleyenin imanını tazeler.” Abdestle ancak görünen yerler temizlenir.Yüce Allah’ı görme yeri olan kalb ise,kötülüklerden tevbe yolu ile temizlenir.Abdest aldığı halde kalbini kötülüklerden tevbe ile temizlenmeyen,padişahı,sarayında misafir etmek isteyen kimsenin evin dış kısımları
temizleyip,padişahın oturacağı özel odayı kir ve pislik içinde bırakmasına benzer.

ABDESTTE MEKRUH OLAN ŞEYLER

Abdestte altı şey mekruhtur:

1- Konuşmak.
2- Suyu yüze çarpmak.
3- Elleri silmek.
4- Güneşte ısınmış suyla abdest almak.
5- Aşırı derecede çok su kullanmak.
6- Bir organı üç defadan fazla y ıkamak.Yüz istenirse toz yapışmasın diye kurulanır,istenirse ibadetinizi devam
etsin diye kurulanmayabilir.Her ikisini de yapmakta sakınca yoktur.Bu niyetlerle yapılırsa her iki şekilde faziletli olur. İbrik ve tasa göre daha mütevazi olduğu için,testi ile abdest almak daha iyidir.

GUSÜL (BOY) ABDESTİ

Cinsi münasebette bulunan,yahut uyurken veya uyanıkken kendisinden meni gelene gusül (boy) abdesti farz olur.Boy abdestinin üç farzı vardır:

1- Bütün vücudu yıkamak.
2- Suyu kılların dibine ulaştırmak.
3- Cenabetlikten temizlenmeye niyet etmek.
Boy abdestinin sünnetleri ise şunlardır:

1- Besmele okumak.
2- Üç defa elleri yıkamak.
3- Vücudun pislik bulunan yerleri (ön ve arka yolları) yıkamak.
4- Yukarıda anlattığımız şekilde sünnetleriyle beraber abdest almak.
5- Ayakları yıkamayı boy abdestinin en sonuna bırakmak.
6- Önce sağ tarafa,sonra sol tarafa sonra da başa üçer defa su dökmek.
7- Elin ulaşabildiği yerleri oğmak.
8- Eğer bir test veya küvette oturuyorsa,oturduğu yerlere temiz suyu
ulaştırmağa gayret etmek.(Zaten bütün vücudu suyla yıkamak farzdır.)
9- İlk önceki yıkamadan sonra avret yerlerine el sürmemek.

TEYEMMÜM

Şu durumlarda teyemmüm yapılır:

1- Su bulamamak veya beraberlerinde arkadaşlarıyle beraber içmelerine yeteceği kadarından fazla su bulamamak.
2- Su bulabileceği yolda yırtıcı hayvan tehlikesinin bulunması.
3- Kendisinin soyulma veya bırakacağı malın çalınma tehlikesinin bulunması.
4- Suyun aşırı derecede pahalı olması.
5- Hasta olanın su kullanması halinde hastalığının artması veya hastalığının artıp ölmekten korkması.
Böyle durumlarda namaz vaktinin sonuna kadar beklenir. Bu süre zarfında yukardaki yollar dışında su bulunmazsa teyemmüm yapılır.

Teyemmüm şöyle yapılır (sırayla):

1- Temiz topraklı bir yere, iki eli tozlanacak şekilde toprağa vurur.
2- Parmaklarını açar “niyet ettim namaz için teyemmüm yapmağa” diyerek,
iki eliyle bütün yüzünü sıvazlar.Yüz sıvazlanırken abdestte olduğu gibi,tozun kıllar arasına girmesi gerekmez.
3- Parmaklarında yüzük varsa çıkarır,ikinci defa elini yeri vurur,parmaklarını birbirinden ayırarak sağ elinin arkasını sol elinin içine koyar.Sol elini, aynı şekli muhafaza ederek sağ kolun dirseklerine kadar kaydırır.Sonra sol elini sağ koldan ayırmadan dirseğin üst tarafına çıkarır bu sefer elini parmaklara doğru kaydırır.Sol başparmağı,sağ baş parmağın üzerine
gelecek şekilde sıvazlanmayı bitirir. Sonra sağ elle sol kolu aynı şekilde sıvazlar.Sonra da iki elin avuç içlerini birbirine sürer ve bir elinin parmaklarını diğer elin parmaklarına geçirerek parmak aralarını oğar.Bu anlattığımız eller ve kollar için bir kez yere vurmak yeterlidir.Ancak dirseklere kadar her yere toz temas etmelidir.Eğer bunu yapamazsa birden fazla yere vurabilir.Bir teyemmümle bir farz ve istenildiği kadar sünnet kılınabilir.Ama bir sonraki farz için yeniden teyemmüm yapmak icabeder.

VÜCUTTAKİ FAZLALIKLARDAN TEMİZLENMEK

Vücuttaki fazlalıklar iki kısma ayrılır:

1. KISIM: KİRLER:

Kir deyince saç ve sakal diplerinde,kulakta,burunda,göz kenarlarında, dişler arasında, parmaklar arasında, tırnak altlarında ve vücudun diğer yerlerinde bulunan kirleri kastediyoruz.Baş ve sakaldaki kıl diplerinde bulunan kirler, su, kil (sabun ve) tarakla temizlenir.Peygamber efendimiz,evde olsun, yolculukta olsun tarağını yanından ayırmazdı.Abdest alırken gözün kenarında bulunan kir,çapak veya sürme artıkları temizlenir.Banyoda da kulağın içindekiler temizlenir.Burundaki pislikler burna su çekmek ve sümkürmekle,ağızdaki artık ve diş teki sarılıklar da misvakla temizlenir.Bunlardan başka parmak
boğumlarında,ayağın üst ve altında,tırnak diplerinde bulunan kirleri temizlemek te sünnettir.Kir abdeste mani olmaz.Tırnakların altında aşırı derecede bulunan kirler hariç,suyun deriye ulaşması mümkündür.Bu kirleri sıcak su ile veya
banyo da temizlemek sünnettir.

HAMAMDAKİ FARZ ve SÜNNETLER

Hamamda yıkanmanın dört farzı,on sünneti vardır.

Farzlar şunlardır:

1- Avret kısmını,yani göbekle diz arasında kalan kısmı örtmek,başkalarına göstermemek,
2- Bu kısımları tellaklara oğdurmamak,Tellakların oğması,başkalarının görmesinden daha kötüdür.
3- Başkalarının avret yerlerine bakmamak.Avret yerini açana,dövüşme tehlikesi olmayacaksa nehy-i münker yapılmalıdır.(Bu yaptığının haram olduğu,yapmaması gerektiği söylenmelidir.) Nehy-i münker yapmayan günahkar olur.Hamam giden Hazret i Ömer (R.A.) hamamda yüzünü duvara dönüp gözlerini bir bezle bağlayarak oturduğu anlatılır.
4- Kadınların hayız ve nifastan kesildikten sonraki temizlenmeleri hariç,hamama gitmeleri kesinlikle yasaktır.Hamama gittikleri zaman yukarıdaki yasaklara uymalıdırlar.

Sünnet ler:

1- İnsanlara temiz görünmek için değil,namazda rahat ve temiz olmak niyetiyle hamama gitmek.
2- Hamam ücretini çıkarken değil,girerken vermek.Böylece hamamda çalışanlar daha iyi hizmet eder ve alırmıyım,almaz mıyım? Diye kuşku duymazlar.
3- Hamama sol ayakla girmek ve “Bismillahirrahmanirrahim. Euzu billahiminer-ricsin-necsil-habisil-mahberi mineş şeytanirracim.” demek.Çünkü hamam şeytan yeridir.O halde kendisi için yalnız kalabileceği bir yer ayırtmalı veya içerisi tenha olduğu zaman girmelidir.
4- Hamama çabuk girmek ve erken terketmek.
5- İçeri girince çok su kullanmamak şartıyle hemen el yıkamak. Hamamcı gördüğü zaman kızmıyacağı kadar su kullanmalı.
6- Soyunma yerine girince selam vermek.Selam verirken el kaldırmakta bir mahzur yoktur. Hamamda selam verene “Efekellah (Allah sana sıhhat versin)” diye cevap verilir.
7- Fazla konuşmamak.
8- Kur’an-ı Ke rim okumamak.Şeytandan korunmak için ” euzu billahimineş şeytanir-racim” demek caizdir.
9- Akşam güneş batarken ve akşam ile yatsı arasında hamama gitmek.Zira bu vakitler şeytanın yayıldığı vakitlerdir.
10- Sıcak yere girince cehennem ateşini hatırlamak. Birisi Cehennemin nasıl olduğunu öğrenmek isterse s ıcakta biraz daha fazla otursun.Akıllı olan orada gördüğü her şeyden ahireti hatırlar.Birisi karanlığı görünce,mezarın karanlığını,yılan görünce cehennem yılanlarını hatırlasın.Kötü ve çirkin bir yüz görünce,münker ve nekir’i aklına getirsin. Korkunç bir ses
duyduğunda Sur’un çalınmasını düşünsün.Red ve kabul gördüğünde kıyamette red veya kabul edileceğini anımsasın. Bunlar şeriattaki sünnetlerdir.İlave edeceğimiz faydalı bilgiler: Ayda bir kez kalsiyum oksit kullanılmalıdır.Hamamdan dışarı çıkarken nikrin hastalığından korunmak ve başağrısından kaçınmak için ayakları soğuk su ile yıkamak iyidir.Başa soğuk su dökmek iyi değil.Yazın hamamdan çıktıktan sonra biraz yatmak faydalıdır.

VÜCUTTAKİ FAZLALIKLARDAN TEMİZLENMEK

2. KISIM: Bu kısımda vücuttaki şu yedi şeyden temizlenmek gerekir.

1- Saçlar: Memleketin ileri gelenlerinden başka diğerlerinin saçlarını traş etmeleri temizliğe daha uygundur.Fakat en iyisi
saçları bazen kesmek,bazen de uzatmaktır.Her taraftan saçları uzatıp Salı vermek savaşçıların geleneği olduğu için mekruh ve yasak sayılmıştır.

2- Bıyıkları dudak hizasına kadar uzatarak sünnet,daha fazla uzatmak yasaktır.

3- Koltuk altındaki kılları her kırk günde bir yolup koparmak sünnettir.Eğer başlangıçta adet edinilirse bu işlem kolay olur.
Ama adet etmeyenlerin traş etmeleri daha iyidir.Zira bu onlar için daha rahat olur.

4- Kaba avret yerlerindeki kılları en az kırk günde bir ilaçlarla gidermek,kesmek veya traş etmek sünnettir.

5- Tırnakları kesmek sünnettir.Zira tırnaklar uzatılmazsa,altlarında kir toplanmaz. Biraz kirbirikse bile, abdeste zarar
vermez.Çünkü Peygamber efendimiz tırnaklarında kir gördüğü kimselere kesmelerini söylemiştir,namazlarını kaza etmelerini buyurmamıştır.”Uzayan tırnak altları,şeytanların barınağıdır” diye bir söz vardır.Tırnakları şu sıraya göre kesmek iyidir: Önce sağ elin işaret parmağı ardından diğerleri,sol elin küçük parmağından başlayıp arkasından ötekileri,sonra sağ ayak en sonda da sol ayak tırnaklar.Sağ soldan,el de ayaktan üstündür.Öyle ise önce sağ elin en üstün parmağı olan şahadet parmağından başlayıp küçük parmağa kadar,sonra sol elin küçük parmağından başlayıp en son sağ elin baş parmağı bitirmeli,
sonrada önce sağ arkasından sol ayak tırnaklarını kesmelidir.
6- Doğum zamanında göbeği kesmek.
7- Sünnet olmak.

SAKAL UZATMANIN EDEPLERİ

İbn-i Ömer ve ashabının bir kısmının yaptığı gibi sakalı bir tutamlık uzatmalı,fazlası kesilmelidir.Ancak daha fazla uzatmak gerekir diyenler de vard ır.

Sakal bırakmakta on şey mekruhtur:

1- Sakalı siyaha boyamak.Peygamberimiz buyuruyor ki: “Sakalını boyayan cehennemliktir.Zira Kâfirler sakallarını boyarlar.Bunu

ilk önce yapan da Firavundur.” İbn-i Abbas ‘ın rivayetine göre,Peygamberimiz buyuruyor ki: “Son zamanlarda bazı insanlar sakallarını siyaha boyuyacaklard ır.Onlar cennet kokusunu duyamazlar.” Peygamberimiz buyuruyor ki: “İhtiyarların en kötüsü gençlere benzemek isteyenlerdir.Gençlerin en iyiside ihtiyarlara benzemek istiyenlerdir.” Peygamber efendimiz bunu bozuk niyetten dolayı yasaklamıştır.

2- Sakalı kırmızı veya yeş ile boyamak.Yalnız savaş çıların düşmanlarını yıldırmak ve onlara yaşlarını belli etmemek için
sakallarını bu renklere boyamaları sünnettir.Bu gaye ile bazı âlimler sakallarını siyaha boyamışlard ır.Fakat bu niyetten baş ka bir niyetle boyanırsa,olduğundan başka görünme, yani aldatmaya girer.

3- Başkalarının ihtiyar zannetmesi ve kendisine saygı göstermesi için sakalı kükürtle veya başka bir şeyle beyaza boyamak.
Saygı kazanmak için böyle bir yola başvurmak aptallıktır.Zira hürmet ihtiyarlık veya gençliğe değil,ilme ve akla gösterilir. Enes (R.A.) Peygamber efendimiz vefat ettiği zaman mübarek sakallarında yirmi tane beyaz kılın bulunmadığını söylemiştir.

4- Sakaldaki beyaz kılları koparmak.Sakaldaki beyaz kıllardan utanmak demek,ihtiyarlıktan utanmak demektir.Yüce Allah’ın
kendisine verdiği nurdan utanmak ise cahilliktir.

5- Henüz yüzünde tüy bitmemiş delikanlılara benzemek için sakalını traş etmek.Bu da cehaletten ileri gelir.Zira Yüce Allah’ın
bazı meleklere şöyle tesbih ederlerler: Sübhane men zeyyener-ricale billihyi ven-nisai biz-zevaibi (Erkekleri sakalla,kadınları saçlarla süsleyen Yüce Allah bütün ayıp ve noksanlıklardan uzaktır.)

6- Kadınlara güzel görünmek için sakalı makaslar güvercin kuyruğu gibi kesmek.

7- İslam büyüklerinin yaptıklarından daha fazla saçın sakala karışan kısımları ve kulağın üstündeki saçları uzatmak.

8- Siyah gözle veya beyaz sakalla gururlanmak.Yüce Allah kendini beğenenleri sevmez.

9- Sünneti yerine getirmek için değilde,insanlara gösteriş olsun diye taranmak.

10- İnsanların kendisini zahit bilmeleri ve sakalıyla meşgul olacak zamanı bulamadığını sanmaları için sakalı taramak.

I’ve seen so far is in perfect

http://www.lovepowerman.net

http://www.lovepowerman.com

ibrahim uzun web site admin



Yorum Yapın